Yıllar yılı koşuştuk “gölgelerin peşinden”;
Meğer her şey bir serap, meğer her şey yalanmış..
Fark edip-uyanmadık fani dünya düşünden;
Meğer her şey bir serap,meğer her şey yalanmış..
Bazen taşıp-savrulduk, çakıldık girdaplara,
Çırpındıkça bedenden -sığamadık kaplara,
Bazen “bir ekmek için” ezildik matkaplara,
Meğer her şey bir serap,meğer her şey yalanmış..
HAKK YOLU’NDAN saparak-kapıldık hayallere,
Harap ettik izan’ı-düşürdük ham hallere,
Her şey elden çıkınca, “kandık sihr-u fallere,”
Meğer her şey bir serap,meğer her şey yalanmış..
Yanılıp -yanıltarak- “doğruyu yalan” ettik,
Sırtımıza vurarak- “mal, mülkü palan” ettik,
İNSANLIK PAZARI’NDA “bedeni talan” ettik,
Meğer her şey bir serap,meğer her şey yalanmış..
ÖMÜR SERMAYESİ’Nİ- “GÖLGELERE” yatırdık,
Bıraktık varislere- bir defada sattırdık,
Gölgelerle hüsranı- onlara da tattırdık,
Meğer her şey bir serap, meğer her şey yalanmış.
İbrahim Halil Bayram