Yeni Yıla Merhaba Derken…

Bu gün 2023 yılının başındayız. Yeni bir yıla merhaba diyerek, yeni bir yaşımıza daha girmiş olmanın mutluluğunu yaşamaktayız.

2022 yılında yaşadığımız acı-tatlı günlerimizi, güzel anılarımızı, eksilerimizi, artılarımızı, kısacası 2022’ye dair ne varsa hepsini geride bırakmış, yeni bir yıla kavuşmuş olmanın heyecanı içerisindeyiz.

Tüm sayfaları yazılmış-çizilmiş olan bir yıllık ömür defterimizi dürmüş, yeni bir defter açmış bembeyaz, tertemiz sayfalarla muştulaştık.

Kimi gün sevindik, mutluluktan kanatlanıp göklere uçuştuk. Kimi gün ağladık, hüzünlendik, dertlerimizle baş başa kaldık. Gama, kedere, yasa büründük. Öyle veya böyle bir şekilde 2022’yi geride bıraktık.

Dün akşamki uzun ve soğuk kış gecenin akabinde bu gün sabah sıcacık yatağımızdan uyandık, 2023’ün ilk günleri ile tanışıverdik.

Dilerim ilimiz, ülkemiz, İslâm âlemi ve cümle insanlık için 2023 yılı hayırlı ve uğurlu olsun. Evreni huzur, barış ve mutluluk meltemi kuşatsın. Sekiz milyar insanlık âlemine hayırlar getirsin.

Bu dilek ve temennilerde bulunduktan sonra asıl yazmak istediğim konuya geçmek istiyorum.

Yazımızın başında belirttiğimiz gibi, yine bir yılbaşı gecesini geride bıraktık.

Bu gece, geride bırakmış olduğumuz bir yılın muhasebesini, yeni yılda nasıl bir hayat yaşamak istiyorsak onun hesabını-kitabını yapmamız gerekirken, bilakis birçoğumuz uhrevi âlemimizi yok etmenin gayretini gösterdik. Her nedense yılbaşı gecelerinde ölümsüz âleme dair sevinecek icraatlara imza atmama eğilimindeyiz.

Söz konusu geceyi, ibadet ederek Rabbimize el açıp geleceğe dair dua ve niyazda bulunmamız gerekirken, gecede su gibi içki tüketiyor, “zil-zurna sarhoş” oluyoruz. Tabiri caiz ise türlü melanete duçar oluyoruz. Kumarhanelere koşuyor “al kızı-ver papazı” diyor, kumarın alasını oynuyor, “mutlu olayım” derken, ailemizin temelini dinamitliyoruz.

Nasıl bir düşünce ki, her türlü gayr-ı İslâmi ve gayr-ı ahlaki söylem ve eylemlerde bulunuyor, farkında bile olmadan dünyevi ve uhrevi hayatımızı kendi ellerimizle karartıyor, yok olmasına vesile oluyoruz!

Aşağı-yukarı yüz yıldır yüzümüzü Batı’ya çevirmiş, bir gün olsun sağımıza, solumuza dönüp bakma zahmetinde bulunmamışız.

Kimi güç odakları ise, Garb kültürünü toplumumuza ihraç etmek için türlü menfiliğe meylediyor. Kendi kültürümüzü, gelenek ve göreneklerimizi unutan bir millet olduk. İslâm’ı yaşıyor gibi görünüyor olsak bile, anti İslami söylem ve eylemlerin odağında bulunuyoruz.

Batı’ya yaranma uğruna türlü olumsuzlukların merkezinde yer alıyor, Hıristiyanlık âlemini taklit etmenin gayretinde oluyoruz.

Batı dünyası ise, yılbaşını sözde Hz. İsa’nın doğum yıl dönümü olarak biliyor ve bunun için bu geceyi “Noel” olarak kabul ediyor. Peygamberin doğum yıl dönümünü içki içerek kutluyor. Oysa bu güne kadar yılbaşı gecesinde hiç bir kilisede ibadet edilerek gecenin yâd edildiğine şahit olmadık. Bu nasıl İseviliğin yıl dönümü ki, İseviler, kiliseye gidip ibadet edeceğine, çılgınca eğlenmeyi yeğliyor? Böyle bir din anlayışı olabilir mi? Bu ne yaman bir çelişki?

Varsayalım ki Hz. İsa’nın doğum yıl dönümü. Peki, İslâm âlemine bu geceyi bu şekilde kutlamak düşer mi? Biz Kur’an-ı Kerim’de belirtildiği gibi, bütün peygamberleri hak peygamber olarak kabul ediyoruz. Ancak bizim peygamberimiz ve ahret gününde yegâne şefaatçimiz hatta yeryüzüne gelmiş geçmiş bütün peygamberlerin bile şefaatçisi Hz. Muhammed’dir!

Bize düşen ayet ve hadisler ışığında hareket etmektir. Yüzümüzü Garb’a değil özümüze, (İslâm’a) çevirmektir. Geceyi çılgınca eğlenerek değil, ibadetle geçirmektir.

Bu duygu ve düşüncelerle 2023 yılında sevginin, barışın, kardeşliğin, huzurun hâkim olmasını temenni ediyor, cümle insanlığın yeni yılını en derin kalbi muhabbetlerimle kutluyorum.

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

BİLAL KARADAĞ

YORUM EKLE