YANLIŞ KİTAPLARDAN SINAVA ÇALIŞMAYIN, ÜZÜLÜRSÜNÜZ...

''Allah dini insanlara gönderir. Elçisi de bunu tebliğ eder, açıklar, uygular; sonra birileri beşer eliyle bu sözleri yazar, sende bunların yazılı olduğu kitaplardan aynısını taklit edersin ve böylece doğru dini yaşarsın" diyor gelenekçi/taklitçi din zihniyeti. Yok ya!

Bu mu yani. Bu kadar kolay mı dünya imtihanı!?

Bu gelenekçi din zihniyeti basit bir anlatımla dini şöyle tarif ediyor;

''Sınavın sahibi, bütün soruların cevabını bilen bir Elçiyi sınav sorularının çıkacağı "ana kitabı" bildirmek için insanlara gönderiyor. Ama bu ana kitap "eksik, anlaşılmaz ve ayrıntı içermediğinden" sınav için yeterli değildir; o yüzden Elçi tarafından "eksik yerleri tamamlanıp, açıklanıp, ayrıntılı kılındıktan" sonraki halinin yazıldığı kitaplar sınavın geçilmesi için gereklidir.

Elçi ana kitap yanında sınav sorularının cevaplarını da insanlara söylüyor. 

Cevapları yazdıkları kitapları çoğaltıp herkese dağıtıyorlar ve bu ana kitabı okumaya hiç gerek kalmıyor. Zaten Elçi sınav sorularını bize verdi. Tek yapacağımız bu cevapları okuyup sınavı geçmek.''

İşte tıpkı okuldaki tembel ve sorumsuz öğrencilerin, sınava çalışmadan kopya çekerek sınıfı geçmesi gibi. 

Haşa Elçiyi de; ''ana kitabı okumayın, zaten benden başkası anlamaz, siz sadece benim açıklamalarımdan verdiğim cevapları okuyun yeter'' diyen bir iftiraya alet ediyorlar..

Peki ana kitapta yazılanlar ne olacak?

Eğer okusaydın orada;

''sınavın amacının gönderilen ana kitabı her bireyin bizzat okuyup, anlayıp, hayatına doğru tatbik etmek olduğunu''

''Elçinin sadece ana kitabı bildirmekle görevli olduğunu, O'nun da sınava ana kitaptan çalıştığını ve insanlara bunu öğütlediğini, görevinin kopyacılık olmadığını''

''ana kitabın zaten anlaşılır açıklanmış ve eksiksiz olduğunu, iyice okuyanların sınav sorularını rahatlıkla cevaplayabileceğini''

''sınavın sahibinin herşeyi görüp, işitip, bildiğini'', 

''O'ndan habersiz bir yaprak bile düşmediğini''  öğrenir, sınavı da kimin ana kitabı çalışarak geçtiğini, kimin de kopya çektiğini bileceğini de görürdün.

Bir de ''sınav sorularının cevabı'' diye Elçinin sözlerini yazdıkları kitaplarda yazılanların çoğunun Elçiye ait olmadığını, birilerinin uydurduğu yanlış cevaplar olduğunu ve o yüzden soruların cevaplarını yanlış yaptıklarını da bir bilseler.  İşin trajikomik tarafı da bu zaten...

Sınav sahibi, sınavın değerlendirmesini yaptığı 
''o gün'' ; bunların hem sınava sorumlu oldukları gerçek kitaptan çalışmadıklarını, hem de yanlış kitaptan çalışıp yanlış cevap verdiklerini ortaya koyacak ve sınavı geçemeyenlerin cezasını çekeceklerini bildirecektir;

''Bunlar; iyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.''  (Kehf / 104)

''İşte bunlar dünyada da ahirette de çabaları boşa giden kimselerdir. Onların hiçbir yardımcısı da yoktur.''  (Âl-i İmrân / 22)

''Bu durumda her kim mümin olarak iyi davranışlar yaparsa onun çabasını görmezlikten gelmek olmaz. Zira biz onu yazmaktayız.''  (Enbiyâ / 94)

''O gün bir takım yüzler de vardır ki, mutludurlar; dünyadaki çabalarından hoşnut olmuşlardır, yüce bir cennettedirler. Orada boş bir söz işitmezler.'' (Gâşiye / 8-9-10-11)

''De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.''  (Zümer / 9)

Kıyamet günü ilahi yargılama gelip çattığında her birey kendi çaba ve ürettikleri, yapıp yapmadıkları ile değerlendirilecek ve yüce Allah tarafından emeğinin/çabasının karşılığı ona tastamam ödenecektir. Buna göre kimisi ödül kimisi ceza alacaktır.

O gün kimsenin kimseye faydası, kayırması, yardımı, şefaati olamayacak ve fayda vermeyecektir; 

'Hiç kimsenin başkası adına bir şey ödeyemeyeceği, hiç kimseden şefaatin kabul edilmeyeceği, hiç kimseden bir fidyenin alınmayacağı ve hiç kimseye yardım edilmeyeceği günden korunup sakının.''   (Bakara / 48)

''İşte o gün kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçar.''  (Abese / 34-35-36)

''O gün dostun dosta faydası olmayacak; kimse kimseden yardım görmeyecektir.''  (Duhan / 41)

O gün kimse ''dünyada iken bize doğru din budur, bu dini yaşarsanız cennete gidersiniz dediği için böyle yaşadık, uyduğumuz kişiler bizi farkında olmadan saptırdı'' diyerek mazaret ileri süremeyecektir;
''Rabbimiz, biz efendilerimize/sadatlarımıza/şeyhlerimize ve büyüklerimize itaat ettik, onlar da bizi yoldan saptırdılar.''   (Ahzab / 67)

YORUM EKLE