UYDURULMUŞ DİNDEN İNDİRİLMİŞ DİNE YÖNELİŞ!

TEVHİD; vahdet veya vuhud kökünden gelen bir mastardır. Sözlük anlamı: Bir, birlik, birlemek ve teklemek demektir. Yani Bir olanı birlemektir aslında…Ümmetin vahdeti ancak tevhid ile sağlanabilir.

İmanda vahdetin adı olan tevhid; Allah’ın tek olduğuna, eşi, benzeri, muadili, rakibi, muarızı, hasmı olmadığına, evrende hâkimiyeti onunla paylaşan hiçbir şey olmadığına kesinkes inanmaktır.

Kur’an’da tevhidin üç temel alanı:

Ulûhiyette tevhid: Allah’tan başka ilah yoktur.

Rububiyette tevhid: Allah’tan başka hüküm koyacak yoktur.

 Ubudiyette tevhid: Allah’tan başka ibadet edilecek yoktur.

Rabbimizin nazarında tevhid ne demektir;

Tevhid, Allah’ın sıfatlarında ve fiilerinde mükemmelliğinin ilanıdır.

Tevhid, Allah’ın kulları üzerindeki hakkıdır.

Tevhid, Allah’ın en hassas olduğu mevzudur.

Tevhid, Allah’ın kullarını elçileri aracılığı ile davet ettiği en temel hakikattir.

Tevhid, Allah’ın kullarına mükâfatlarını ulaştıracağı en önemli sebeptir.

TEVHİD; hayatın her alanında, oluşta, yaratılışta, hayatın akışında tüm varlığımızla Allah'ın bir ve tek olduğunu kabul etmek,

tüm güç ve kudretin hiçbir varlıkla paylaşılmaksızın Allah'a ait olduğunu bilerek, yalnız Allah'a inanıp güvenmek, kulluğu sadece Allah'a özgüleyerek O'na has kılmak,

yalnız Allah'tan istemek ve beklemek,

hayır ve şerrin O'ndan geldiğine inanıp, her iş ve oluşta Allah'ı anmak,

herşeyin O'na muhtaç olduğu ama O'nun hiçbir şeye muhtaç olmadığını, doğmamış ve doğurtmamış olduğunu, hiç bir şeye benzeyemeyeceğini bilmek,

 

Allah'ın din gününün tek söz sahibi, şefaatin tek yetkilisi, mutlak otorite ve kudretin sahibi olduğunu, hüküm koyma, helal-haram belirleme yetkisine kimseyi ortak etmeyeceğini bilmek,

yalnız O'na kulluk edip yalnız O'ndan istemek, sonsuz merhamet ve bağışlayıcı olarak yalnız O'ndan af dilemek, yerde-gökte ve arasındaki herşeyin yaratıcısı ve Rabbi olduğunu bilmek,

insana şah damarından yakın olduğunu ve kişi ile kalbi arasına girebildiğini bilerek asla O'na ulaşmak için aracı edinmemektir.

ŞİRK; Allah’a zatında, sıfatlarında, hükmünde, ulûhiyet, ibadet veya mülkünde ortağı, dengi bulunduğuna inanmak ve bunu benimsemektir,

Küfür nasıl imanın zıttı ise, şirk de tamamen Tevhidin zıttıdır,

Şirk Tevhid'in tamamen reddedilmesi ve Allah'a özgü kılınan tüm özelliklerin sekteye uğratılmasıdır,

Tevhidin tanımında belirttiğimiz Allah'a özgülenen ve yalnızca O'na nispet edilen tüm yetkileri Allah'ın dışında varlıklara da vermektir,

Allah'ın yanında başka yaratılan varlıkları O'na ulaşmak için aracı edinmektir,

Allah'ın dışında varlıklardan hayır ve şerrin geldiğine inanmaktır,

Allah'ın niteliklerinin bir kısmınıda olsa başka varlıklarda olduğuna inanmaktır,

Allah dışında başka varlıklardan istemek ve beklemektir,

Allah'ın kudreti ve otoritesi dışında bir takım varlıklardan dua, istek, kehanet, sihir vb. yollarla her türlü beklentiye girmektir,

Allah'tan başkasına güvenmek ŞİRKTİR.

Şirkin birçok çeşidi vardır;

Sevgide şirk (Bakara /165),

 

 itaatte şirk (Tevbe / 31),

 dua ve ibadette şirk (A’râf / 37; Yûnus / 106),

yasama ve kanun koymada şirk (Kehf / 26; Şûrâ / 21),

bazı varlıkları toplumu kaynaştırmak için putlaştırma şirki (Ankebût / 25)

Allah’a şirk koşan kimse, Allah’a en büyük iftirayı atmış, zulümlerin en büyüğünü işlemiştir (Lokmân / 13).

 

Bu nedenle tüm amelleri boşa gitmiş (Zümer / 65)

ve

Allah, cenneti ona haram kılmıştır (Mâide / 72)

Diyebiliriz ki yüce Allah'ın insanlığa hak dinleri tebliğ için gönderdiği Elçilerin tamamı, inanmayan toplumlara değil, Allah'ın varlığına inanan ama Allah inancına şirk bulaştırmış ve Allah'ın yanısıra O'na ancak ortak koşarak kulluk eden toplumlara gönderilmiştir.

Kur'an da şirk bir çok ayette ayrıntılı olarak anlatılıp örneklendirilmiştir:

''De ki: “Gökleri ve yeri yoktan var eden Allah iken, O doyurur ama (kimse tarafından) doyurulmaz iken Allah’tan başkasını mı veli edinecekmişim?” De ki: “Şüphesiz ki ben, Müslimlerin/şirki terk ederek tevhid ile Allah’a yönelen kulların ilki olmakla emrolundum.” Ve “Sakın müşriklerden olma.” (denildi.) (En'âm / 14)

''Yahudiler Allah’ı bırakıp hahamlarını; Hristiyanlar da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler'' (Tevbe / 31).

''Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenler, işte onlar kafirlerin ta kendileridirler.''

(Mâide / 44).

''Allah’ı bırakıp ta sana fayda veya zarar vermeyecek şeylere tapma. Eğer bunu yaparsan, o taktirde sen mutlaka zalimlerden (müşriklerden) olursun.''

(Yunus /106)

''İnsanlardan bazısı Allah’tan başkasını Allah’a (haşa) eşler ve benzerler edinir de onları, Allah’ı sever gibi severler. İman edenler ise daha çok Allah’ı severler.'' (Bakara / 165)

Emir ve yasaklama hakkı, sadece Allah’ındır, ''Bilesiniz ki, yaratmak ta, emretmekte Ona mahsustur'' (A’raf / 54)

''Şüphesiz,kim Allah’a ortak koşarsa, Allah ona cenneti haram kılmıştır ve onun gideceği yer Cehennemdir. Zalimlere orada bir yardımcı da yoktur'' (Maide / 72).

Şirk içindeyseniz yaptığınız tüm dînî ritüel ve inançlar boşunadır. Mutlak değeri sıfırdır

Şirk sadece Allah'ın birliğini reddetmek değildir veya herhangi bir şekil, heykel veya puta tapmak olarak basite de indirgenmemelidir.

Şirk Allah’ı inkâr etmek değil, hatta Allah’a ikidir, üçtür, beştir demek de değildir. Şirk kişilerle Allah arasına birtakım aracılar koymaktır.

Mekke müşrikleri Allah ikidir, üçtür demiyorlardı, Allah’ı da inkâr etmiyorlardı. Yeri göğü kim yaratıyor, rızkı size kim veriyor diye sorsanız Allah diyorlardı. Yağmuru kim yağdırıyor diye sorsanız, Allah diyorlardı.

Allah çok yücedir diyorlardı. Biz günahkarız, kötülükler işliyoruz, ama biz Allah’ın kapısını nasıl çalalım, Allah bizim isteklerimizi bu halimizle nasıl kabul eder. O zaman Allah’ın sözünü kırmayacağı kişileri kendimiz ve Allah arasında aracılar yapalım diyorlardı.

Buna en layık kim olabilir? Onlara göre Allah’ın kızları saydıkları melekler olabilir. Allah hiç meleklerinin ricasını, isteğini kırar mı? Öyleyse onları Allah ile bizim aramızda aracılar yapalım, bize şefaat etsinler diyorlardı.

Müşrikler; Allah’ın dışındaki varlıkları veli edinir ve bir veliden/dosttan beklenecek şeyleri, o varlıklardan beklerlerdi.

 Allah’ın dışında edindikleri veliler/evliya;

Allah’a yakın ve O’nun yanında hatır sahibi olduğuna inandıkları melekler (Sebe / 40)

 ve salih insanların ruhaniyetiydi (Necm / 20; Nûh / 23).

Bu varlıkları veli edinme/putlaştırma nedenlerini Kur’ân şöyle açıklar:

Allah’a yakınlaşmak için (Zümer / 3)

 Allah katında şefaatlerine nail olmak için (Yûnus /18; Zümer, 43-44)

 İhtiyaç halinde onların yardımına nail olmak için (Yâsîn 74-75)

 İzzet bulmak için (Meryem, 81-82)

Toplumu kaynaştırması ve milli bir değer olması için (Ankebût, 25)

Lat, menat, uzza, hubel vb. gibi bilinen o putlar bu meleklerin sembolleriydi. Melekler soyut şeyler olduğu için görülemiyor, dokunulamıyor. Ancak heykellerini yaparak onlara dokunduklarını zannediyorlardı. Karşılarına geçip yalvarıyorlardı. Somut bir şeye dönüştüğü için kendilerini daha yakın hissediyorlardı.

Çünkü kendilerinin günahkâr olduklarını, bu kötülüklerle Allah’ın kapısını çalamayacaklarını düşünüyorlardı.

Allah’ın onların isteklerini, dualarını kabul etmesi için kendi yanında makbul olan birilerinin aracı olmasının gerekli olduğunu düşünüyorlardı.

Yaptıkları Allah'a ulaşmada aracılar edinmektir, yani şirktir.

O gün Mekke müşriklerinin yaptığı şey buydu. Aracı koymaktır ve dolayısıyla şirktir.

Oysa Allah direk kendisinden istenmesini emrediyor. İnsanların günahı ne kadar büyük ne kadar çok olursa olsun samimi tövbe halinde Allah’ın hepsini bağışlayacağını söylüyor.

Kur’an da Allah’ın yanında başka birine dua etmeyin, Allah’a yaptığınız duaya başkalarını ortak yapmayın, karıştırmayın deniyor.

''Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.'' (Maide Suresi /35)

Ayette geçen ''Allah’a ulaşmak için vesile arayınız'' ifadesini kendi çıkarları için tahrif edip kullanan, bozuk, sapık, şirk anlayışlarını temellendirmek için delil gösteren uydurulmuş din  zihniyeti saf insanları tarikat, cemaat v.b. oluşumlara ve şeyh, gavs, imam v.b. lerin kulu olmaya itmişlerdir.

''Oysa oradaki vesile Allah’ın rızasını kazandıran salih amellerdir.''

Allah'a ortak koşulan tanrılar deyince şöyle zannediliyor; Allah gibi bir tane daha tanrı edinip ona tapmak yada tahtadan heykellere tapmak. Elbette tahtadan heykellerden bir şeyler ummak şirktir ama İslamiyet geldiğindeki arap müşrik toplumundaki putlar sadece şekilsel varlıklar değildi;

''Onlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir ve Allah, onlar için hiç bir delil indirmemiştir. Kendilerine, Rab’lerinden bir yol gösterici geldiği hâlde, sadece kuruntuları ve kişisel arzularını izliyorlar.” (Necm / 23)

Görüldüğü gibi, birtakım isimlerden bahsediliyor. Diğer ayetlerde bu isimlerin Lât, Uzza ve Menat gibi isimler olduğu sıralanıyor. Mekkeli müşrikler bu isimleri rab edinmişler. Nasıl rab edinmişler bakalım;

“Allah’ı bırakıp, kendilerine ne zarar ne de yarar veremeyenlere tapıyorlar ve ‘Bunlar, Allah yanında bize şefaat edecekler,’ diyorlar. De ki: ‘Allah’ın göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi O’na bildiriyorsunuz? O çok yücedir, ortak koştuklarınızdan uzaktır.'' (Yunus / 18 )

Müşrik olabilmek için Allah’ın varlığına ve birliğine iman etmek farzdır. Yeri ve gökleri onun yarattığına inanmak müşrik olabilmenin şartıdır. Bunlara inanmayan müşrik olamaz, ateist olur.

Şimdi bu bahsettiğmiz müşriklerin inancının günümüz İslam toplumunda şirk içeren yansımalarına bakacak olursak;

Allah'a ulaşmak için mutlaka aracılar edinmelisin,

Şeyhin ancak seni Allah'a yaklaştırır,

Şu mezhebin bilmem ne koluna üyreysen cennete doğrudan gidersin,

Sıkıntıya düşersen direk Allah'a yakarma yetiş ya Gavs, Şeyh v.b de, hemen yetişir,

Doğrudan Allah'a ulaşmak elektrik için fişi prize değil trafoya takmak gibidir, doğrudan Allah'a ulaşmak istersen trafoyu patlatırsın, aracı olarak şeyhine ihtiyaç var,

Şefaata nail olmak istiyorsan ya Peygamber, yada O'nun dünyadaki varisi olan alim, şeyh, gavs, imam vb. lerinden şefaat iste,

Dua edeceksen doğruda Allah'a etme, şu türbeye veya şu evliyanın yatırına gidip dua et..

Bu liste uzayıp gider...

Günümüzde İslam toplumunda kimse kendisine müşrik ifadesini yakıştırmıyor ama üzülerek müşahede ediyoruz ki, bugün, müslüman diye gördüğünüz, tanıdığınız birçok kişi birer müşriktir.

Kur’an insanların çoğunun ancak şirk koşarak iman edeceğini söyler:

 Allah’ım şu kulunun yüzü suyu hürmetine,

 

Allah'ım şu evliyanın hatırına,

Önce Allah’tan istedim, sonra şu hazretden istedim. Bir evim, arabam,evladım oldu,

Yetiş ya Gavs-ı Geylani!

Himmet ya Gavs, Himmet şeyhim!

Şefaat ya Rasulallah!

Ne kadar tanıdık geliyor değil mi? Hele o son örnek…

Günümüzde İslam adına yapılan şeylerin, aslında İslam’ın savaştığı şirk düzeni olduğunu maalesef bir çok insan farkedemiyor.

Ramazan ayında sahur vakitlerine kadar Eyüp Sultan türbesinde ibadet eden vatandaşlarımızdan tutun da, ev, araba, düğün, çocuk vs. için başka şehirlerden hattâ ülkelerden, adını sanını pek de bilmediğimiz türbelere akın eden yüzbinlerimize kadar, maalesef farkında olmadan şirkin içindeler.

Bu gerçekten çok önemli ve çok hassas bir konudur. Çok basit gibi görünen ama Allah korusun insanı cehenneme götürecek tehlikede önem arzetmektedir.

Yapmamız gereken her müslümanın imanını bu anlattığımız bilgiler ışığında sorgulamak ve bu tehlikenin neresinde yer aldığımızı görmeye çalışmaktır.

“Hangi itikada bağlı olursanız olun, kim ne der? Nnasıl tepki alırım?” diye endişelenmeden bu sorgulamayı yapmalı ve ebedi hayatımızı tehlikeye düşürecek bu geri dönüşü olmayan günahın yanına bile yaklaşmamalıyız.

Gerçekten şirk unsurlarından temizlenmek istiyorsanız, tüm bildiklerinizi unutmaktan başka alternatifiniz yoktur.

Genetik yapımıza kadar işleyen yanlış inançlarımızdan, gelenekçi din anlayışının Uydurulmuş Dininin şirk içeren, şirk kokan itikadi davranış ve düşüncelerinden kurtulmak ve erdemli birer mümin olmak için doğru yol rehberi Kur'an a sarılmaktan başka bir yol yoktur.

Kendimizi sorgulayıp doğru dine yani İndirilmiş Din anlayışına eriştiğimizde, amellerde eksikler olabilir. Ama Allah’ın affına sığınmak ve tövbe kapısını sonuna kadar kullanmaktan başka bir yol olamaz. AMA İNANCIMIZ ŞİRK İÇERİYORSA AMELLER BOŞA GİDECEKTİR.

Eğer inancımıza şirk karışmışsa yapageldiğimiz bütün ibadetler, salih ameller, yaptığımız tüm hayır ve iyiliklerin, bir hiç uğruna yok olup gittiğini maalesef ilahi yargı gününde görme durumunda kalabiliriz. Çok zor değil yalnızca Allah’a kul olmamız isteniyor. Kula kulluktan çok daha kolay.

“Andolsun, sana ve senden önceki Elçilere şöyle vahyedildi: “Eğer Allah’a ortak koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette ziyâna uğrayanlardan olursun.” (Zümer 65)

“İşte bu, Allah’ın hidayetidir, kullarından dileyeni ona iletir. Eğer onlar da Allah’a ortak koşsalardı yapmakta oldukları amelleri elbette boşa giderdi.’’ (Enam 88)

Kur’an üstüne basa basa neden bunları söylesin düşünün;

 

“Gözünüzü açın”

“Ne kadar da az düşünüyorlar”

“Aklınızı kullanın”

“Öğüt almaz mısınız?”

“Hâlâ akledip düşünmezler mi?”

“İslam akıl dini değil nakil dinidir” diyen, aklını kullanmayan, sorgulamayan, din tüccarı gelenekçi din zihniyetinin toplumdaki temsilcilerini iyi tanıyın.

Eğer aklınızı kullanıp sorgulama yaptığınızda vicdanınız bu uydurma din anlayışının meczupları ile aynı dinden olamayacağınızı söylüyorsa ve bir şeylerin yanlış gittiğinin az çok farkındaysanız, Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerden olabilirsiniz demektir.

''Hayır, sen ve senin gibi düşünen mealist, müsteşrik, oryantalist  sapıklar dinimizi bölüp parçalamaya çalışan dış mihrakların uşaklarısınız'' diyerek, gerçeğe ve hakka kalbini, aklını kapamış insanlardan olmak istiyorsanız, yapabilecek çok birşey yok maalesef.

Allah hepimize doğru yolu göstersin.

 ''Kuşkusuz sen istediğini hidayete erdiremezsin. Ama Allah dilediğini hidayete erdirir ve hidayete erecek olanları en iyi O bilir. (Kassas / 56)

Son  olarak unutmamak gerekir ki, yüce Allah ŞİRK dışında her türlü yanlışı ve günahı, gerçekten hatadan dönüp tövbe edenler için bağışlayabileceğini bildirmiştir.

Tek hidayet rehberi olan Kur'an da bu gerçek şöyle vurgulanıyor;

'Şüphesiz ki Allah, kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalanları dilediği için bağışlar.

Kim de Allah’a şirk koşarsa, hiç şüphesiz büyük bir günahla iftirada bulunmuş olur.''  (Nîsa / 48)

Selam inancında samimi olarak Allah'a yönelen ve güvenen, şirke bulaşmamış bir bilinçle Allah'a bağlanan, Kur'anı kendine doğru yol rehberi olarak gören,

Tevhide dayalı bir din anlayışı ile Allah'a kulluk eden, dini yalnız Allah'a özgüleyen ve yalnız Allah'ın rızasına nail olabilmek için bu dünya hayatında çaba gösteren müvahhidlere olsun.!!

Mehmet Tırpan

YORUM EKLE