UYDURMA HADİSLERE DAYALI ''PEYGAMBER'' TASAVVURU..

İslamiyetin ilk döneminde Muhammed Nebi/Resul hayatteyken Allah'ın Elçisi olarak toplumdaki varlığı, üstün ahlâkı, kişiliği, önderlik vasıfları ile müslümanları birarada tutmuş, tek hedefe kilitlemiş ve İslam'ın ilahi mesaja dayalı ilkelerinin yaşandığı bir dönem yaşanmıştır.

Ancak vefatından kısa süre sonra İslam toplumu maalesef iç çekişmeler, iktidar savaşları, çıkar uğruna kardeşin kardeşi katlettiği bir sürece sürüklenmiştir.

Bunun temel sebebi, Muhammed (A.S.)'i bizzat dini tebliğ eden, aralarında yaşayan, bilmedikleri ve anlamadıkları şeyler olduğunda danışabildikleri, ihtilaf durumlarında vahye dayalı olarak sorunlarını çözen, herkesin tabi olup itiraz etmeyeceği bir güç olarak kabul ettiği, dini O'nun varlığıyla tanıyıp öğrenen İslam toplumunun O'nun vefatıyla boşluğa düşmesidir.

İslam dinini Rasulullah'ın fiziki varlığıyla bütünleştiren ve O'nun yokluğuyla dinin çökeceğini zanneden toplumu yüce Allah uyarmıştı;

 "Muhammed, ancak bir Elçidir. Ondan önce de Elçiler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisingeriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisingeriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır." (Al-i İmran/144 )
 
Bu ilahi uyarıya rağmen, dinin ancak Nebinin sözleri ve açıklamlarıyla yaşanabileceğine ve Kur'an'ın okunsa da anlaşılamayacağına inandırılan toplum, Allah Resulü hayattayken yasaklamasına rağmen, O'nun vefatından sonraki dönemlerde söylediği sözleri kulaktan kulağa aktarmaya çalışmış, ardından özellikle Emevi döneminde bu sözlerin sayısı hızla artmış ve hadis uydurma furyasına dönüşüp sayıları yüzbinlere ulaşmıştır.

Allah Resulü'nün vefatından sonra toplumdaki ayrışma halifeler döneminin sonlarında daha da belirginleşmiş ve özellikle Emevi iktidarı sırasında bu birliktelik ve tek vücut durumu giderek ortadan kalkmıştır. 

Emevi iktidarı ile İslam hızla tahrifat sürecine girmiş ve özellikle iktidarın çıkarlarına hizmet eden hadis uydurucuları eliyle bir sürü hadis üretilmiştir. Allah Resulüne iftira edilerek isnat edilen uydurma hadisler sayesinde oluşturulan ''Peygamber kavramı'', her dediği vahiy olan ve mutlak itaat gereken sözleri ile Emevi-Abbasi iktidarlarının çıkarlarına hizmet eder hale getirilmiştir. 

Bu dönemden sonra ortaya çıkan içtihada dayalı mezhepçi din anlayışına sahip mikroiktidarların Kur'an'ı tahrif etmeleri sonucunda, Nebi ve Resûl kavramlarını, temsil ettiği değerleri, nitelikleri anlamak istemedikleri (veya anlayamadıkları) için kullandıkları Peygamber kavramı sayesinde, Resulün temsil ettiği vahyin ilahi niteliklerini ve mutlak itaati beşer olan Nebiye de vermiş oldular.

Böylece Allah'ın temsilcisi ve sözcüsü olarak, ilavesiz-eksiltmesiz olduğu gibi Allah'ın sözlerini bildiren, mesajları ve temsil ettiği değerler ''evrensel ve ebedi'' olan Resûle ait yetki ve niteliklere, beşer vasıflarıyla ve sadece yaşadığı dönemle ilgili günlük hayatına dair konuşan ve hareket eden, hatada yapabilen Nebinin de sahip olması sağlandı. 

Sonuçta Resulle Nebi aynı potada yani Peygamber potasında eritilince, beşer Nebi'yi ilahlaştırıp din dışında günlük dünyevi konuşma ve fiileri, yemek yeme şekli, kıyafeti, sakalı vb. herşey ilahi nitelikte görüldü ve bunlar mutlak uygulanması gereken hükümler haline getirildi.

Netice olarak Allah'ın Elçisi sadece Kur'an'da anlatıldığı gibi vahyi tebliğ ve topluma bu ilahi mesajın örnek uygulayıcısı olmaktan çıkarılıp, her sözü Kur'an ile beraber vahiy sayılan ve güya sözlerinin yazıldığı hadis kitapları da dinin kaynağı olan, Allah'a ait hüküm, ibadet koyma, helal haram belirleme, şefaat etme vb. ilahi yetkilerle donatılarak ''dinin merkezine koyulan'' ve adeta ''Allah'ın ortağı'' olan bir konuma getirilmiştir.

Şimdi Emevi-Abbasi şirk anlayışına dayalı gelenekçi din zihniyetinde, dinin kaynağı olarak gördükleri hadis kitaplarındaki uydurma bilgilere göre nasıl bir Peygamber tasavvuruna sahip olduklarına bakalım. 
Bu hadislere göre güya Allah şöyle buyuruyor;

"Kur'an'ı herkes anlasın ve uygulasın diye indirmedim.'' 

''Sıradan insanlar Kur'an'ı okusa da anlayamazlar.''
 
''Peygamberi sadece Kur'an'ın açıklaması ve izah etmesi için gönderdim.''

''Peygamber dışında kimse okusada Kur'an'ı anlayıp hayatına uygulayamaz.'' 

''Kur'an'ı anlaşılır hale getirmek ve içindeki ibadetlerin nasıl uygulanacağını anlatmak Peygamberin asli görevidir.''
 
''Kur'an'ı anlayabilmek için Kur'an dışında Peygambere vahyettiğim ama yazılıp korunmasından bahsetmediğim hadis kitaplarını okuyun.'' 

''Hadis kitapları olmadan Kur'an anlaşılmaz.''

''Ben Kur'an'ı açıklayamadım, benim eksik bıraktığım işi ancak Peygamber tamamlar.''

''Peygamberin yaptığı açıklamalarını Kur'an'a yazmayı unuttum.
O yüzden Peygamberin sözlerini unutmayıp yazarak kitap haline getirin ve Kur'an ile birlikte dinin kaynağı kabul edin.''

''Peygamber de benim gibi ibadet, hüküm koyar, helal-haram belirler, şefaat eder.''

''Mutlak güç ve kudretimin bir kısmını O'nunla paylaşırım.'' 

''O yüzden benim kadar olmasa da, O'na da ibadet edin, namazların bir kısmında (sünnet namazlar diye) O'nun için (şefaati için) namaz kılın.''

''O'nun şefaatine ulaşmak istiyorsanız, O'nu da övüp yüceltin, otoriteme ortak edin.''

''Cehennemlik olanı benim elimden ancak Peygamber kurtarıp şefaatiyle merhamet edebilir."

Şimdi Allah Kelamı Kur'an'da böyle mi anlatılıyor yoksa bunlar katıksız yalancı mı bakalım;

''Elçinin görevi, mesajı apaçık tebliğ etmekten başka bir şey değildir.''  (Maide/99)

“Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak göndermişizdir; fakat insanların çoğu bilmez.” (Sebe/28)

"Bir kitaptır bu (Kur'an); sana indirildi, onunla uyarıda bulunasın diye ve inananlar için bir öğüt ve düşündürme olarak. (Ar'af/2)

“Bu Kur’ân, bana vahyolundu ki, onunla sizi ve onun ulaştığı herkesi uyarayım.”  (En'am/19)

“İyice araştırıp kavrayan bir topluluk için ayetleri biz tam bir biçimde ayrıntılı kıldık." (En'am/98)

''Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Ancak Biz Onu (Kur'an’ı) bir nur kılıverdik, Onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz. Şüphesiz Sen insanlara doğru yolu gösterirsin.'' (Şura/52)

''Onlara de ki “Ben de sizin gibi bir insanım. Ancak bana, sizin ilahınızın tek bir ilah olduğu vahy ediliyor.'' (Fussilet/6)

''Elif Lam Ra. İşte! Bu kitabın ayetleri hükümlendirilmiş, sonra her şeyin hükmünü veren ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından açıklanmıştır." (Hud/1)

''De ki: Bütün şefaat Allah'ındır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur.'' (Zümer/44)

''Allah size Kitabı ayrıntılı kılınmış bir halde indirmişken, Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım? '' (En'am/114)

''Biz bu Kitap’ta, herhangi bir şeyi ne eksik bıraktık ne fazla yaptık.'' (En'am/38)

''Kutsal/bereketli bir Kitap bu; sana indirdik ki onu, ayetlerini derin derin düşünsünler ve öğüt alabilsin temiz özlüler.'' (Sad/29)

''Yemin olsun, biz bu Kur’an’da, insanlar için her örnekten nicelerini sıraladık. Ama insanların çoğu inkârdan başka bir şeyde diretmediler.''  (İsra/89)

''Yemin olsun ki, biz, Kur’an’ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?'' (Kamer/17)

"De ki: "Ben elçilerden bir türedi değilim bana ve size ne yapılacağını da bilemiyorum. Ben yalnızca bana vahyedilmekte olana uyuyorum ve ben apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim." (Ahkaf/9)

Dosdoğru dini yaşamak istiyorsak, Müslümanların görevi şu olmalıdır;
 
ALLAH'I, KUR'AN'I, ELÇİSİNİN dindeki konumlarını tam olarak  yerli yerine oturtmak.

İşte o zaman doğru dini yaşayabilir, Allah'a tam bir teslimiyetle ve imanına şirk bulaştırmadan kulluk edenlerden olabiliriz.

YORUM EKLE