ÜMMİ PEYGAMBER NE DEMEK?

Hıra mağarasında Cebrail’in sanki, Muhammed Nebi’ye yazılı bir metin vererek,

- Oku!

- Ben okuma bilmem.   

diyalogları delil gösterilerek Muhammed Nebi’nin okuma yazma bilmediğine dair inanış neredeyse İslam dünyasına hakim olmuştur.

Ayette geçen “IKRA” sözlükte mastar olarak “okumak, incelemek, selam söylemek, bir araya getirmek, yüklenmek, taşımak” gibi anlamlara geliyor.

Muhammed Nebi’nin muhatap olduğu bu ilk ayet, ortada daha yazılı bir metin olmadığından, yazılı bir metni “oku” anlamında bir emir değildir. Burada ki  “IKRA” yani “OKU” dan Peygamberimize bir misyon yükleneceği, bilgiyle donatılacağı ve bu bilgiyi taşıyıp insanlığa aktaracağı anlamında bir görev yani Nebi/Resullük tebliğidir.

Kur’an’ı Nebi’nin yazmadığına delil olarak kullanılan ümmi kavramı ne hikmetse okuma yazma bilmemek anlamında kullanılagelmiştir.

Ümmi kavramı kuranda birkaç farklı anlamda geçer. Ama asla okuma yazma bilmemek anlamında kullanılmaz. Muhammed Nebi’nin okuma yazma bilmemesi neredeyse imkânsız bir ihtimaldi. Kur’an’ın ilk surelerinden olan Kalem suresinde geçen,

“Nûn, Kaleme ve yazdıklarına andolsun.” (Kalem suresi 1. Ayet) , diyerek vahyin yazılarak kayıt altına alınmasının ne kadar önemli olduğuna vurgu yapıyordu.

Ayrıca tüccar bir hanımı olan ve Mekke’nin en aklıselim insanı olan Nebi’nin okuma yazma bilmemesi abes bir durumdur.  Mekke’nin o dönem edebiyat ile meşhur olmuş olması da ayrıca okuma yazmanın yaygın olduğuna delildir.

Kur’an’a baktığımızda ümmi kavramının birkaç anlamda kullanıldığı görülmektedir;

1- Kitap ehlinden olmayan yani ilahi mesajdan haberdar olmamak,

“Buna karşı seninle münakayaşa kalkışırlarsa de ki: ‘Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah'a teslim etmişimdir.’ Kendilerine kitap verilenlere ve (kitap verilmeyen) ümmîlere de ki: ‘Siz de İslâm'ı kabul ettiniz mi?’ Eğer İslâm'a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse, sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah kulları görendir.” (Al-i İmran suresi 20. Ayet)

2- Önceki kitaplardan haberdar olmamak,

“Çünkü sen bu (vahyin gelmesi)nden önce herhangi bir ilahi kelamı okumuş ya da onu kendi ellerinle yazmış değildin; öyle olsaydı, (sana vahyetmiş olduğumuz) hakikati çürütmeye çalışanlar, insanları (onun hakkında) kuşkuya sevk edebilirlerdi.” (Ankebut suresi 48. Ayet)

“Aralarında ümmiler var ki kuruntu ve söylentilerin dışında kitabı bilmezler; bildiklerini zannederler.” (Bakara suresi 78. Ayet)

3- Mekkeli olmak yani halkın içinden çıkmak,

“O'dur ki ümmiler içinde, kendilerinden olan ve onlara Allah'ın ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderdi. Oysa onlar, önceden apaçık bir sapıklık içinde idiler.’’ (Bakara suresi 62. Ayet)

“O ki, ümmilerin arasından, kendilerinden olan bir elçi göndermiştir ki onlara O'nun ayetlerini okuyor, onları temizliyor ve onlara kitabı ve bilgeliği öğretiyor. Bundan önce onlar apaçık bir sapıklık içinde bulunuyorlardı.” (Cuma suresi 2. Ayet)

Nebi’ye vahyedildikçe kayıt altına alınan ayetlerin okunması ile ilgi ayetlere bakınca Rabbimizin Kur’an’ın okunmasının bir düzene bağladığını görmekteyiz.  Bu ayetler ilk başta muhatabı olan Nebi’ye ve bütün insanlığadır.

“Yahut yarısından biraz sonra... Kur’an'ı da özenle düşüne düşüne oku.” (Müzemmil suresi 4. Ayet)

Yukarıdaki ayetten kasıt yazılı bir metnin okunmasıdır. Bu ayetin ilk muhatabının okuma bilmemesi olacak iş değildir.

Nebi’nin Kur’an’ı okumasının ezberinden olduğu, çünkü ona ayetlerin ezberletildiği söylenirse, sözlükte “tertil” herhangi bir şeyi “güzel yapmak” demek olup, kitap için kullanıldığında “yüzünden tane tane okumak” manası kazanıyor. Ayette ise harfi harfine “Kur’an’ı tertil ile tertil et” deniliyor yani “Kur’an’ı (o dönemde deri parçaları vs. üzerinde yazılı olan ayetleri) üzerinde düşünerek tane tane oku” deniliyor. Bu ise “Hafızandakileri tekrar et” manasına gelmez. Zira bu aynı zamanda tüm Müslümanlara da bir emirdir. Okuma bilmezsek nasıl tane tane okuyacağız?

Ayrıca bir devlet başkanı olan Nebinin okuma yazma bilmemesi olacak iş değildir.

Okuma yazma bilen Nebinin okuma yazmayı ve okuduğunu anlamayı  çok iyi bilen ümmeti olmak umudu ile..

Her şeyin doğrusunu bilen yüce Allah’tır.

Mehmet TIRPAN

YORUM EKLE