AK Parti Adıyaman İl Başkanı Dağtekin; “Yeni Bir Dünya Kurmak Mecburiyetindeyiz”

Sevgili Okuyucularınız; Gazetemizin bu sayısından itibaren her sayıda Adıyaman’ı yöneten bir kişiyle röportaj yaparak, ilimizin sorunlarının çözümü noktasındaki sorumluluğunu yerine getirip-getirmediği noktasındaki vatandaşların ilettiği mesajları da ileterek öğrenmeye çalışacağız. Bu sayımızda ülkemizin son 20 yılını yöneten iktidar partisinin Adıyaman’daki temsilcisi sıfatını ve sorumluluğunu taşıyan AK Parti Adıyaman İl Başkanı Mehmet Dağtekin’i konuk ettik.

AK Parti Adıyaman İl Başkanı Dağtekin; “Yeni Bir Dünya Kurmak Mecburiyetindeyiz”

AK Parti Adıyaman İl Başkanı Mehmet Dağtekin’in yaşam felsefesi ve çalışma anlayışını sorguladığımız bu röportajımızı ilimizin gelişimine vesile olması temennisiyle Sizlere arz ediyoruz:

Danış- Yaşı 40’ın üzerinde olan hemşerilerimiz ve özellikle de siyasetle ilgilenenler sizi tanıyor ama yeni yetişen genç nesile de kendinizi tanıtır mısınız; Mehmet Dağtekin AK Parti İl Başkanı olmadan neler yapıyordu, kimdir?

Dağtekin- Adıyaman’ın merkeze bağlı Harun Köyünde dünyaya geldim. 1980 öğretim yılında Adıyaman İmam Hatip Lisesini bitirdim. 1980 yılından sonra üniversiteye gittim Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesini bitirdim. 3 yıl Isparta Keçiborlu İmam Hatipte, ardından da Adıyaman Lisesinde 22 yıl olmak üzere toplamda 25 yıl öğretmenlik yaptım. Bu süreçten sonra 1993-2004 arası Memur-Sen ve bağlı 12 sendikanın Eğitim-Bir’in Kurucu Başkanı ama diğerlerini de örgütleyen bir Başkan olmak bize nasip oldu. Emekli olduktan sonra da ticaretle uğraştığım için MÜSİAD’ı Adıyaman’da kurma imkânımız oldu. Bir de 5 yıldır AK Parti’nin Adıyaman İl Başkanlığını yapmaktayım.. Evliyim, 3 çocuğum var.

Danış- Sizi birçok STK’da aktif üye olarak görüyoruz, üyesi olduğunu diğer STK’ları da söyler misiniz?

Dağtekin- Evet, bu arada Öğretmenler Vakfı, Milli Gençlik Vakfı gibi o dönemin birçok STK’sında, şimdilerde ise Ensar Vakfı, İHH gibi kurumlarda da Üyelik, Hizmet, Çalışma, Birim Başkanlıkları yaparak yardımcı olmaya gayret ettim.

“HİÇ BİR ZAMAN BOŞ DURMAMAYA GAYRET ETTİM”

Danış- Bunca STK’larda görev almak hem yoğun mesai hem de enerji harcamayı gerektirir. Genç yaşta bunca yoğun ve meşagatli işle uğraşmaya yönelme sebebiniz nedir?

Dağtekin- Adıyaman’a geldiğimden beri hiçbir zaman boş durmamaya gayret ettim. Mesela bisiklet aldım; gelir gelmez camilerde vaaz ediyordum. Diyordum Allah ilahiyatı bize nasip etmiş o zaman bildiğim bir şey varsa sadece öğrencilere değil, gidip halka da anlatmalıyım. Mesela bir öğretmen için risktir ama benim ticarete girmemin de sebebi odur…

Danış- Siyasete yönelme sebebiniz neydi?

Dağtekin- Refah Partisini o zaman önemsiyorduk. Parti Hatibiydim.  Hep birlikte gidip köylerde, toplantı merkezlerinde- mekânlarında Hatiplik yapar, Partiyi anlatır, oradaki o faaliyetlerle ilgi çalışmaları ortaya koyardım.

“BULUNDUĞUMUZ MAKAMLARDA HASSAS OLMAMIZ GEREKİYOR”

Danış- Sizin edebi çalışmalarınız da vardı, biraz ondan bahseder misiniz?

Dağtekin- Benim bitirme tezim “Ömer bin Abdullaziz’in Hayatı ve Devlet Yönetimi”ydi, bunu geliştirdim ve daha sonra kitap olarak bastık. Ömer bin Abdullaziz, Emevi döneminde İslam’ın farklı yere evrilmeye çalışıldığı dönemde; özellikle Ehlibeyt’le ilgili olsun, Müslümanların o günün Sahabelerinden sonraki Tabiin’in çektiği sıkıntıları bilerek gerçek İslam’ı yaşatmış. Eğer “beşinci Halife olmuş olsaydı Ömer bin Abdullaziz olurdu” denilecek bir kişinin hayatının bizim neslimize, bizden sonraki nesillere rolmodel olcağı düşüncesiyle bu çalışmayı yaptım. Çünkü genelde şöyle bir düşünce hakimdir; “ben Sabahe değilim”, “ ben Peygamberin dizinin dibinde yetişmedim”, “ben hata yaparım”, “günah yaparım”..  doğru, evet hatalar olur ama Ömer bin Adullaziz, İmam Şafi Hazretlerinin “ben kimsenin sözünü fıkhımda delil kabul etmem ancak Ömer bin Abdullaziz hariç” dediği; hem bu kadar derinleşmiş bir dini bilgiye sahip olmuş hem de devlet yönetimi esnasında hangi bölümde bir yanlışlık varsa o yanlışlık kendi ailesi, kendi yakını da olsa mesela gelmiş makama, makamda sıra sıra atlar dizili, “bunlar ne” diye sormuş, demişler “makam atları, Arap makam atları” demişler,” bunların hepsini götürün satın Beytülmale koyun, benim katırımı getirin buraya bağlayın, benimki yeter” demiş… Haksız kazançla Emevi ailesinden kendisine intikal etmiş servetin tamamını satarak Beytülmale koymuş. Yine Hanımının altınlarını, demiş ki “bu altınlar da senin ailenden geldi, helal kazançla kazanılarak elde edilmiş altınlar değildir, onun için sen bunları eğer Beytülmale iade etmezsen benle senin aranda bu altınlar problem olur” demiş. Fatma diye eşi o da almış onları Beytülmale koymuş.. Hepimizin imreneceği bir örnek daha var mesela; Hicaz ile Irak Valilerinin ikisine de aynı anda papirüs denilen, Çin’de yapılan o zamanki kâğıtlar gönderiliyor, makamın yazışmaları için makamın kırtasiyesi noktasında gönderiliyor. Hicaz bölgesininki erken bitiyor ve kâğıt istiyor. Ona bir tamim gönderiyor; diyor ki “ey Vali bundan böyle satır aralarını daralt, kaleminin ucunu iyi aç, söyleyeceklerini özet söyle, devletin kâğıdını boşa harcama, sana Irak’la eşit şekilde gönderdiğim halde seninki bitti”… Devlet mekânı noktasında aslında her birimizin bu dikkat içerisinde; bulunduğumuz makamlarda hassas davranmamız gerekiyor. Her birimiz, ama her birimizin bir dükkândaysak o dükkânın yönetimi noktasında “acaba dükkân sahibinin hakkı bana geçiyor mu” diyerek, bir Partinin başındaysak o Parti yöneticileri noktasında, bir İdareciysek o idare edilen yer noktasında biz toplu bir zihinsel dönüşümü yaşamak zorundayız. Onun için ben halen Ömer bin Abdullaziz’in hepimiz için, bütün İslam âlemi için rolmodel bir şahsiyet olduğunu ve hepimizin imrenen bir hayatı yaşamamız gerektiğini yapabildiğimiz bütün bölümlerde dikkatli davranmamız gerektiğini düşünüyorum ve ben de kendi hayatımda, az da olsa, gücümün yettiği oranda uygulamaya gayret ediyorum.

Danış- Yaşantınızda öncelikle neye dikkat edersiniz?

Dağtekin- Biz Müslümanlar kabir ötesi bir hayata inanmış olan insanlarız ve İslam âlemini yeniden düzeltecek olan mantık da budur. Bütün yaşadığımız hayatı sorgulanılacak bir eksende yaşarsak, “evet benim bu yaptıklarımın hiçbiri yanıma kâr kalmaz, yanlışlarım bedeliyle- misliyle ödetilir, doğrularım bana bir ödül olarak verilir” diyerek düşünürsek o zaman şu andaki yaşadığımız hayatımızın da çok farklı bir yansımasını; sadece kendimizde değil toplumda da görmüş oluruz.

Danış- Sizce, bu kutsal hedefe bir türlü varamamamızın sebebi nedir, neden bunca çalışma ve gayrete rağmen ulaşamıyoruz?

Dağtekin- Yani benim son zamanlarda gördüğüm imrenilen insan sayısını gittikçe azaltıyoruz, bazen kendimiz yok sayıyoruz. Bir değerimiz yetişmiştir Adıyaman'da, o değeri değersizleştirme konusunda elbirlik hareket ediyoruz. Öldüğü zaman hepimiz yüceltiyoruz; bir yerlere koyuyoruz ama aramızda yaşıyorken “ne kadar istifade edebiliriz, ne kadar bu bizim değerimiz olarak aramızda yaşıyorken gelecek neslimize de örnek bir yaşantı ortaya koyabilir” diye yeterince düşünmüyor, değerini yeterince veremiyoruz. Bu insanın yeni bir şekle bürünmesi, yalnızca bir insani kimliği kendisinin yaşaması değil insanlığa da suna bilmesi, asli kimliği imrenilecek bir şekilde insanlığın önüne, bir sofraya koyabilmesi/ sunabilmesi noktasında bizim bir sorumluluğumuz var,  bizim bir vebalimiz var diye düşünüyorum. Unutmayalım ki hepimize aynı oranda imkânlar gelmemiş.

“BURALAR GELİP GEÇİCİDİ”

Danış- İl Başkanlığı görevinizi yaparken en çok neye dikkat ediyorsunuz?

Dağtekin- Şu anda iktidar partisinin İl Başkanıyım. Peki, bunları yaparken “ben nasıl hak, hukuk, adalet, insanlık noktasında buraları bıraktığımda biz yaşam gibi buraların da geçici olduğunu”, 5 yıldır İl Başkanıyı, yarın öbür gün bir başka arkadaşım olacak, bırakıp gittiğim zaman “Allah razı olsun, bu süreç içerisinde şu şu artıları, güzellikleri İl Başkanlığı sıfatının yanına ekledi” diyeceğimiz bir hayatı yaşamak durumundayız diyorum. Buralar gelip geçicidir. Herkeste gelir, bir süre görevini yapar, bırakır gider. Ben işin bu boyutunun ferdi olduğunu; Sayın Cumhurbaşkanımızı, Yönetimi, Ankara’yı, aslında bizim her birimizin İbrahim, “İbrahim milleti” diyoruz ya Hz. Peygamberin ifadesi, Hz. İbrahim tek başına bir millet idi, tek başına direnç gösteriyordu, putlara karşı o direncini ortaya koyuyordu,  Nemrut’a karşı isyanını dile getiriyordu ve Hakkı tutup, Batılın karşısında dik durabiliyordu, ateşe atılmayı sanki güllerin içine atılıyor gibi kabul edebiliyordu… Bu bir inançtır. Bu bir yaşam ötesinin insana kazandırdığı bir direnç olaydır. Ben bu direncimizin tekrar toplumsal olarak fert fert kazanılması gerektiğine inanıyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın direncinin de aslında buradan geldiği kanaatindeyim. Yani Sayın Recep Tayyip Erdoğan bugün Türkiye'yi yönetirken karşılaştığı bunca devasa sorunlar, ben Adıyaman'ın bu küçük bir Adıyaman İl Başkanlığında gördüklerimi biliyorum, öyle kolay değil ama hem Türkiye'yi yönetirken, hem şu Orta Doğu coğrafyasında işte “yok ben Ortadoğu’da koridor açacağım” demeden tutun, “senin burnunun dibindeki adayı da silahlandıracağım”, “ ben senin Türki Cumhuriyetlerine gidiş yolunu da keseceğim”, “ben seni bir daireye hapsedeceğim,  daha bununla da yetinmeyeceğim parçalayacağım; seni böleceğim- parçalayacağım, Sevr anlaşmasındaki gibi daracık bir yere hapsedeceğim” diyen ve hatta bunu açıktan söyleyip “Haçlı Seferleri bitmemiştir seferleri bitmemiştir”,  Baydın'ın “bu devam etmektedir” diye imrenerek söylediği bir hedef olarak kendi Haçlı ekibine gösterdiği bir yapıyı bizim unutmamamız lazım. Burada da bir direnç var. Burada da Sayın Cumhurbaşkanımızın temelde aldığı bir kültür var. Biz Malazgirt toplantısına gittiğimizde kendisine dikkatle dinlediğimde bunları sezdim. Sultan Alparslan'ın o beyaz kefenli, beyaz elbisesini kefen niyetine giydiğini ve “bu dava uğruna yürüyenler varsa Komutan olarak değil, bir arkadaş olarak, bir Kardeşler gurubu olarak biz bu topraklara savunmalıyız. Bu vatan bizim asli mekânımızdır “diye bir yol aldığı zaman ki, bunu anlattığında bunu yaşadığı kanaati bende oluşuyor ve bu direnç aslında kendisini 20 yıllık iktidarda sürekli tutabiliyor. Bunu İHA’sıyla, SİHA’sıyla süsleyebiliyor. Ben her birimizin birer İbrahim gibi mutlaka ferdi olarak sorumlu davranmamız gerektiğine ve kendimizi Türkiye'den sorumlu, İslam âleminden sorumlu ve bütün dünyadan sorumlu bir insan; nerede bir gözü yaşlı insan varsa, nerede bir mazlum varsa, nerede bir problemi olan varsa “ulaşamamışsam benimdir” diyeceğim bir düşünceyi ortaya koymamız lazım. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanım Adıyaman'ı bana emanet etti, ben burada görevimi yapmazsam Cumhurbaşkanımız ne yapsın? Ben tekrar diyorum ferdi noktada, bizim yeniden kendimizi gözden geçirmemiz lazım. Bir de yeni nesle bir olumsuzluk pompalanıyor, bir tembellik pompalanıyor, içe kapanıklık pompalanıyor. Bunu kıracak olan yine bizleriz. Biz kendi neslimizden, çoluğumuzdan çocuğumuzdan ve yönettiklerimizden sorumluyuz. Hepimiz birlikte yeniden bir seferberlik ilan ederek, “ben kendi çocuğumun geleceğini, ufkunu” aydınlatmalıyız.

“DAHA İYİ GÜNLER BİZİ BEKLEMEKTEDİR”

Danış- Ülkemizin yaşadığı bu son yıllardaki sorunun kaynağı sizce nedir ve çözümü için ne yapmak gerekiyor?

Dağtekin- Sayın Cumhurbaşkanımız da tabiî ki Türkiye’yi yönetiyor, ekibiyle yönetiyor. Allah’a hamdolsun. Ben demin aslında girişte dünyayı, dünyanın bakışını, dünyanın bizimle ilgili hesaplarını-kitaplarını çizdim; portreyi çizdim. Sayın Cumhurbaşkanımız elbette, özellikle Gezi Kalkışmasından sonra üzerine ciddi planlar- projeler yapıldı ve Türkiye IMF’ye olan borcunu bitirmiş, şaha kalkacak bir dönemdeyken dünyanın bütün süper güçleri/ dengeleri “acaba biz Türkiye’yi nasıl, yeniden kendi kabının içerisine koyabiliriz” diye bir mücadeleye giriştiler ama bunların hepsini Allah’a hamdolsun, Rabbimin de yardımıyla, Sayın Cumhurbaşkanımızın böyle devlet yönetimindeki engin ön görüsü ile Rabbim yardım etti bugünlere kadar geldik. Ben öyle inanıyorum ki bu saatten sonrada çok daha iyi günler bizi beklemektedir. Çünkü temel hedef şu diyor ki “bizim size verdiğimiz izin kadar siz devletsiniz, siz güçsünüz, siz imkân sahibisiniz, bizim iznimizin dışındaki bölümlerde siz yoksunuz” aslında belki o bölümde atılan adımlar mesela İHA ve SİHA, Heronları bizi o dönemde İsrail’den hatırlayalım… İHA’ya, SİHA’ya dönüşürkenki o dönüşüm esnasında acaba devlet üst bölümünde neler yaşandı, devletlerarası ilişkilerde neler yaşandı, ne teklifler geliyor, neler yapılıyor, ne ediliyor biz bunları bilmiyoruz. Bütün bu mücadeleyi yaparken bunun bir bedeli var ve “şahsi olarak ben bedel ödemeye hazırım” dedi, hem de devlet olarak bizlere de bedel ödeme konusunda “ödememiz gerekiyorsa ödememiz gerektiğini” ima etti. Bu konuda milletimiz, Allah razı olsun, Sayın Cumhurbaşkanımız ne dediyse dünyada örneği olmayan demokratik yoldan, bir iktidarı Sayın Cumhurbaşkanımıza nasip etti. Biz bunlara layık olacağız, Emin bey.

YENİ BİR DÜNYA KURMAK MECBURİYETİNDEYİZ

Danış- Adıyaman’ın 1954’ten beri birikerek gelmiş sorunları olduğunu biliyorsunuz, bu sorunların çözümü noktasında neler yaptınız?

Dağtekin- Yani bizi sahada izliyorsunuz; gece-gündüz çalışıyoruz, girmediğimiz ev bırakmadık, gitmediğimiz köy bırakmadık, gitmediğimiz okul, mühessese bırakmadık,.. Bir Haziran’da, bir sene önceydi, Genel Merkezimiz bize izin verdi; dedi ki (pandemiden dolayı) “tamam artık çalışabilirsiniz, sahaya çıkabilirsiniz”, biz bütün köylerimizi tamamladık. Hepsine tek tek gittik. Aksaklıkları yerlerinde çözebiliyorsak yerelde ve hemen yerinde çözdük, genelse eğer not aldık, Bakanlıklara ilettik, sayın Cumhurbaşkanına kadar ilettik. Adıyaman’ın bir çok sorununu defalarca ben iletmişim ve hemen çözüm noktasında da ortaya koymuşum. Emin bey, bizden kaynaklı olan bölüm amenna ama bir de uluslararası bir kriz var. Bunu kabul etmemiz lazım. Mesela enerji krizi; fiyat konusunda da mecbur bir revize ihtiyaç duyuldu. Adıyaman'ın adı Vadi-i Leman'dır, anlamı Parlayan Vadi'dir. Bu vadiyi sularla buluşturmak konusunda mücadelemizi sonuna kadar sürdürmeliyiz, sürdürüyoruz. Yani bütün Türkiye’nin tarım potansiyelini "bu toprakların her birinin nasıl verimlendirilmesi gerektiğini" ortaya koymamız lazım, buna gayret ediyoruz. Kalifiye insanı yetiştirmek durumundayız. Yeni bir dünya kurmak mecburiyetindeyiz. İktidarımızda ulaştığımız başarıyı dünyanın global durumu ile kıyasladığımızda halen iyi bir yerde değiliz, bizim çok daha atak yapmamız lazım. Kendimizle de yetinmeyip bütün İslâm âlemine de örnek bir Türkiye modelini sürdürmemiz lazım diyorum.

Danış- Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.

adiyamandogruhaber

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER