SESSİZLİĞİN İÇİNDE SUSMAK...

Ölüm acısını tanırım. Çok geçmişten tanırım... Çocuk aklımla tanırım. Bu, tanıdığımdan çok başkaydı..

...

Anlatmaya dermanın olmadığında ya da anlatamayacağın şeyler olduğunda susunca hastasın sanılıyor. Hasta değilsin oysa. Hiç hasta olmadın ama ne diyesin? Diyecek bir şeyin yok.

Diyecek bir şeyi olmayan susar. Dünyanın her yerinde böyledir bu. Böyle de olmalıdır doğrusunu ararsan.

Diyecek bir şeyi olmayan sussun.

Sussun.

Kitapçıya gittim bi günü, aylak aylak dolanırken, soluklanmak için.

Soluklandım. Kitap kokusunu seven biri için bir kitapçıda soluklanmak yapacağı en doğru şeydir. Doğru olanı yaptım. Bunun doğru olduğunu anlayınca günlerimi kütüphanede geçirmeye başladım.

Sessizliğin içinde susmak gibisi yok. Neden sustuğunun sorulmadığı tek yerde ölümüne susabilmek... İnsan daha ne ister?

Ama yine bi günü acıyan canıma acı kattı orda öylece susmak. Aniden aklıma bi film düştü;  Her şeyini kaybeden yalnız ve yaşlı bir adam bütün vaktini kütüphanede geçiriyordu. Çok acıydı o adamı izlemek. O adama kendini benzetmek de acıdır. Neyim benzemişti peki; Her şeyimi mi kaybetmiştim, yalnız mıydım, yaşlı mıydım ?

Kombinasyonun önemi yok, biri ya da hepsi veyahut hiçbiri, ne farkeder. İlla sebebi vardır, adını mı koymak lazım, bir sebep de adsız kalsın. Bunu adsız bıraktım.

Böyle olsun istemedim yine de, çıktım kütüphaneden, daha da girmedim. Zaman gelir girerim, iddialı değilim, ama bu sebeple girmemek için uğraşırım, bu da böyle.

Hem neden uğraşmayayım, sonuçta insan uğraşmalı; Bi şey olsun için, bi şey olmasın için ama uğraşmalı, o kesin...

...

Gün gün uyuşukluğum yayılıyor. Uyuşanı hissetmezsin, herkes bilir, bu herkesin bildiği bi şeydir. Tersi de hissetmemek için 'uyuşursun'dur. Bunu herkes bilmez. Bu herkesin bileceği bir şey değildir ama ben bilirim. Şu an tek önemli olan benim neyi bilip bilmediğim. Çünkü şu an dünyada sadece benim.

Hissetmemek için uyuşulduğunu ve uyuştukça hissetmeyeceğimi bildiğimden ve gün gün uyuşukluğum yayıldığından bunu iyiye yoruyorum. İyiye yormalı mıyım onu tam bilmiyorum aslında. İyiye yormak insana olması gereken bir şeymiş gibi geliyor. Belki de iyiye yormak dünyanın en kötü şeyidir. Belki de iyiye yormak tümüyle bir yalandır. Kim bilir. Şimdi iyiye yoruyor, iyiye yormayı da iyi bir şey sanıyorum. Gün gelir bu iyi sandığım iyiye yorma aslında iyi olmayan bir iyiye yorma çıkar...evet, çıkar mı çıkar.

Napalım, onu da o gün düşünürüm. Şimdi tek önemli olan bugün. Çünkü dünyadaki tek gün bugün.

...

Zaten tam anlamıyla bir ölüm acısı da değildi. Ölüm acısı gibiydi ama kesinlikle bilindik bir ölüm acısı değildi. O günler bunu da ayrıştıramadım. Sırf her şeyin turnusolu yok diye bunu da ayrıştıramadım. Lanet olsun, her şeyin turnusolu yok diye hiçbir şeyi tam vaktinde ayrıştıramıyorum. Büyük adaletsizlik!

Ayrıştırsaydım mutlu mu olurdum...yoo, hayır ama en azından ayrıştırabilmiş olurdum.

İnsan bir de ayrıştıramadığı şeye üzülüyor çünkü, ben üzülürüm. Ben ayrıştıramadığım her şeye çok üzülürüm. Ben her şeyin turnusolu yok diye de üzülüyorum zaten...

Evet , bilindik bir ölüm acısı değildi. O günler bilmiyordum ama bugün biliyorum. Ama bu sefer de hangisinin daha acı olduğunu bilmiyorum.

Kapkara bir acı mı daha acıdır yoksa ölümün verdiği acı mı?

Bi ölümü bi kapkara acıdan ayıran nedir ?

Kim demiştir mesela, kim çıkıp demiştir ki "kapkara bi acının acısı ölüm kadar acı değildir" diye, kim demiş bunu?

Birinin demesiyle oluyorsa, işte ben de çıktım, çıktım ve diyorum ki: Kapkara bi acı ölümün acısına denktir. Başkası da çıksın desin ki değildir. Ne olacak. Kim bilecek. Kimin ne dediği mi değiştirecek içimdeki kapkara acının ölüm acısına denk düştüğünü, hissedişimi...

Ama bilindik bi ölüm acısı da değildi tabi, onu da biliyorum. Sonuçta bunun bi önemi yok. İşin aslı,  tek önemli olan kapkara bir acının olması. Çünkü bugün dünyada bi benim, bugün dünyada tek bi gün, bugün dünyada kapkara bi acı var!

Anlat deseniz anlatamam, kapkara şeyler anlatılmaz. Kapkara şeyler anlatılacak her şeyi karartır. Bunu da bilen bilir. Ben de bilirim ama yerini sorsanız gösteririm; Bakın burda, tam burda...

HAMDİYE KAZDAL DELİHASAN

YORUM EKLE