SARI GELİN

Uzun sözün yük olduğu toplumsal ortamlarda, birkaç kelamla bütün gönül coğrafyasını türküler anlatır.  

Yüzyıllardır Anadolu’da inanılmaz aşklar, kara sevdalar yaşanmış, ayrılıklar meydana gelmiştir. 

Aşka, sevgiye, sevdaya, ayrılığa dair yaşanmışlıkları birkaç kıtayla çok şey anlatan yürek paralayan enfes türküler ortaya çıkmıştır.  

Günümüzde okunan bazı türkülerin geçmişe yönelik hikâyeleri olmayabilir, ama bu demek değildir ki, bütün türküler hikâyesizdir.  

Hikâyesi bilinen parçaların daha çok tat verdiği, haz verdiği bilincinde olmamız hasebiyle, bir süre önce yazmaya başladığımız türkülerin hikâyelerine bugün bir yenisini daha ekleyelim istedik. 

Bugünkü türkümüzün adı; “Sarı Gelin.” 

“Sarı Gelin” hikâyesi şu şekilde rivayet edilir:  

Gelin, eski çağlardan beri Çoruh ırmağı boyunda 1130’lu yıllarda yaşayan Hıristiyan Kıpçak Beyinin kızıdır. Saçları sarıdır. 
Zaten türkü adını da bey kızının sarışın olmasından alır. 

Erzurumlu bir delikanlı sarışın Kıpçak Beyi’nin kızına âşık olur ve Erzurumlu delikanlı ile sarışın Kıpçak kızının arasında büyük bir aşk başlar. 

Sarışın Kıpçak kızına âşık olan delikanlının ailesi, kız ile evlenmesine karşı çıkar. Delikanlı ise kıza deli gibi âşık olur ve aşkını şiirle mırıldanarak söyler. 

Kız bey kızıdır. Zaten bey de kızını vermez bu delikanlıya. Delikanlı sarışın güzel kızı kaçırmaya karar verir ve nihayet kaçırır.

Kıpçak Beyi’nin adamları iki kaçak aşığın peşine düşer. Uzun bir takipten sonra bulur ve delikanlıyı öldürürler! 

Bunun üzerine hikâye, “Sarı Gelin” türküsüne dönüşür. Yüzyıllardan buyana dilden dile dolaşır. 

“Sarı Gelin” türküsünün hikâyesi hakkında şöyle de bir rivayet vardır: Kızın Türk değil Gürcü olduğu, Ermeni türküsü olduğu gibi veya farklı versiyonları vardır. 

Hatta Şeyh Abdülkadir Geylani’nin müritlerinden Sana’nın başından geçen bir sevda hikâyesi olarak da anlatılır. 

Birçok türkünün, birden çok hikâyesi vardır. Bu, bir hikâyenin doğru, diğerlerinin yanlış olduğu anlamına gelmez. 

Bu o türkünün ne kadar zengin olduğuna işaret eder. Çünkü Tarihteki benzer acılar ve mutluluklar farklı zamanlarda, farklı insanların kaderi olmuştur.

Kim bilir belki de sadece bir çiçeğe yazılmıştır… 

Türkünün sözleri şu şekildedir: 

“Erzurum çarşı pazar,
Leylim aman aman, leylim aman aman,
Leylim aman aman, sarı gelin.

İçinde bir kız gezer,
Hop ninen ölsün, sarı gelin aman,
Sarı gelin aman, sarı gelin aman, suna yârim.

Elinde divit kalem, 
Leylim aman aman, leylim aman aman,
Leylim aman aman, sarı gelin.

Katilime ferman yazar,
Hop ninen ölsün, sarı gelin aman,
Sarı gelin aman, sarı gelin aman, suna yârim.

Palandöken yüce dağ,
Leylim aman aman, leylim aman aman,
Leylim aman aman, sarı gelin.

Altı mor sümbüllü bağ,
Hop ninen ölsün, sarı gelin aman,
Sarı gelin aman, sarı gelin aman, suna yârim.

Seni vermem yâdlara,
Leylim aman aman, leylim aman aman,
Leylim aman aman, sarı gelin.

Nice ki bu canım sağ,
Hop ninen ölsün, sarı gelin aman,
Sarı gelin aman, sarı gelin aman, suna yârim.” 

Önümüzdeki hafta bir başka türkünün hikâyesini nakletmek üzere, türkülerimiz kadar güzel ve değerli günler dileklerimle…

YORUM EKLE