PEYGAMBER HİÇ KONUŞMADI MI?

Peygamber kelimesi farsça olup, Kur'an'da doğrudan bir kelimenin karşılığı değildir. Kur'an'da Allah'ın elçisi için iki kavram kullanılır; Nebî ve Resûl.

Kur'an sistematiğinde Nebî/Resûl kavramları, kullanım yerleri, temsil ettiği değerler, nitelikleri, tarihselliği, dönemselliği, evrenselliği vb.son derece önemlidir.

Nebî hitabı Kur'an'da dönemselliği ve özel hayatı ilgilendiren âyetlerde kullanılır.
Nebî'nin Kur'an'da anlatılan hayatı ve hâtıralarından ibret ve ders çıkarırız, kendimize örnek alırız fakat üzerine din ve hüküm inşâ edemeyiz.

Nebî kavramı kullanılan âyetlerin uygulaması o dönemle sınırlı kalmak zorundadır. Sonraki dönemlerde değişen toplumsal yapı ve kurallar bunları uygulayacak alan bırakmaz.

Nebî kavramı Muhammed (AS)'in yaşadığı dönem ve coğrafya ile sınırlı bilgiler içerir ve dönemselliği temsil eder. 

Nübüvvet makam/mertebesi o dönemi ve özel hayatı temsil eder ve Nebî Muhammed (AS)'in Medine'de vefatıyla son bulmuştur.

Nebî beşeri vasıflarıyla bizim gibi bir insandır ve günlük hayatı tamamen kendi kararlarına göre şekillenir.

O yüzden Nebî özel hayatında hata da yapmış (Tevbe/113;. Tahrim/1 ve Enfal/67-68) ve uyarılmıştır. Nebî hitabıyla kullanılan âyetlerin içeriği o dönemle sınırlı kalmıştır.

Resûl, Allah'ın vahyini olduğu gibi, sanki Allah elçisinin ağzından konuşuyormuş gibi,  ilavesiz-eksiltmesiz olduğu gibi bildiren, ileten, aktaran elçinin konumudur.

Resûl'ün görevi sadece vahyi tebliğ etmektir (Mâide/99) ve bu görevi yerine getirmeme diye bir durum (Hâkka/44) olmayacağı için asla hata yapmaz.O yüzden Resûle itaat Allah'a itaat olarak kabul edilir.

Resûl hitabıyla birlikte kullanılan kavramlar geniş bir hayat, evrensel içerikli mesajlar ve kıyamete kadar sürekliliği anlatır.

Resûl kavramı evrenselliği ve ebedi misyonu temsil eder, yani sınırları olmayan bir coğrafya ve zamana hitap eder.

İtaat, isyan, küfür, zulüm, hakem olma, üsve-i hasene, mübîn, aziz, helal-haram belirleme, tebliğ, nehiy, tilâvet etme, dâvet, icâbet, gönderilmeden azap etmeme vb. gibi birçok kavram ölümlü ve dönemsel olan Nebi ile değil, ölümsüz ve evrensel olan Resûl bağlamında kullanılmıştır.

Son "Beşer Resûl" olan Muhammed (AS)'in  vefatından sonra bu ebedi misyonu ancak ölümsüz ve belli bir coğrafyayla sınırlanamayacak olan "Kitap Resûl" Kur'an devam ettirebilir.

Nebi'ye Kur'an'a intiba etmesi emredilirken;

"Sadece Rabbinden sana vahyedilen KUR'AN'A UY!"  (Ahzâb/2)

Resûle Kur'an"ı aynen tebliğ etmesi emredilmiştir;

"Rabbinden sana indirilen âyetleri, KUR'AN'I TEBLİĞ ET!". (Mâide/67)

Muhammed (AS) 23 yıl hiç konuşmadı mı? diye itiraz edenler!

Tabi ki konuştu. 

Nebî olarak 23 yıl boyunca beşeri vasıflarıyla, günlük dünyevi olaylara dair, nübüvvet hayatı boyunca yaşadığı olaylar hakkında, savaşlar, fetihler, mücadeleler sırasında, dinin yerleşip yayılması için ve  kendisine dinle ilgili soruları cevaplamak için vahiyden öğrendiklerini anlatırken, evinde eşleriyle özel hayatında, arkadaşlarıyla sohbet ederken, kısaca her konuda Nebi olarak konuştu.

Bu sözlerin üzerine din ve hüküm inşâ edilemeyeceğini bildiği için de bunların ilerde din haline getirilmesini engellemek için yazılmasını yasaklandı.

Resûl olarak ta 23 yıl boyunca sadece vahyi yani Kur'an'ı konuştu ve kendisinden sonraki nesillere kalması gereken tek kaynağı, kitabı, Allah'ın direktifi doğrultusunda (Hicr/9) yazdırıp koruma altına aldırdı.

Buna rağmen birileri çıkıp hâlâ Nebî'mizin Kur'an dışında her konuştuğu vahiydir ve bunlar beşer eliyle yazılmış Buhari/Müslim'in hadis kitaplarında yazılıdır diyorsa, gerçek ve sahih hadislerini içeren Kur'an'ı değil de bunları din ediniyorsa açık bir sapkınlığa ve şirk batağına batmıştır.

YORUM EKLE