PEMBE DE OLSA YALAN YALANDIR...

Bugün, edebiyat kurallarının dışına çıkıyorum.. girişi hiç yapmadan direkt sonuç paragrafı açıp ardından basit bir örneklemeden oluşan gelişmeyi de kısa kesip sonuca varmayı hedefliyorum. Çünkü maalesef uzun yazı okuma özürlü bir topluma ansiklopedileri içeren mesajları mümkün olduğunca kısa vermeye çalışıyorum ve gerçek okuyucuların affına sığınıyorum.

Sonuç paragraflarından bir kesitte şöyle diyorum; ayrılmış gibi görülse de 'tek millet' olan 'haçlı' zihniyetine karşı 'tek millet' olan 'hilal' zihniyetini 'Kızıl Elma Turan Ülküsü' çatısında birleştirmeliyiz..."

Gelişme kısmı örneklemem de şöyle;

T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına bağlı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanarak medya aracılığıyla kamuoyuna servis edilen "Tohumda Doğru Bilinen Yanlışlar" isimli broşürde rastladığım bir ifadeyi örnekleyerek konuya direkt giriyorum:

Çünkü, aslında ansiklopedilere bile sığmayacak kadar önemli konulardaki "pembe yalanlar"ı üst üste koymuş yağcı, yalancı ve takkiyeci anlayışın acısını çekiyoruz.

Sırf amirlerine şirin görünmek için başarısız durumu olduğunun aksine başarılı gösteren kadroların istilasındaki kamu kurumları ve bu kurumların sunduğu gerçek dışı pembe tablolarla seçmeni kandıran politikacıların oluşturduğu iktidarlar kendine gelmedikçe, yani yalandan vazgeçmedikçe (istisnasız) hepimizin istediği huzurlu günlere ulaşamayacağız.

Şöyle ki;

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı “Türkiye’de 'tohumculuk sektörüne yabancı firmalar tamamen hakimdir' söylemi sıkça kullanılan ezberlerden biridir. 2019 verilerine göre 753 civarında olan toplam firma sayısının yaklaşık yüzde 93’ü yerli, yüzde 4’ü yabancı ve yüzde 3’ü de yerli-yabancı ortaklığı şeklindedir. Yaklaşık 1.15 milyon ton olan üretimin yüzde 51’i yerli, yüzde 30’u yabancı ve yüzde 19’u yerli-yabancı firmalar tarafından üretilmektedir" diyerek tohumculuk sektöründeki durumumuzu eleştirenleri yalancı çıkarmaktadır.

Oysa bu kurum; mevcut üretici firmaların yüzde 93'ünü teşkil eden yerli firmaların üretimin ancak ve sadece yüzde 51'ini üretebildiğini, yüzde 4 oranındaki yabancı firmaların ise yüzde 30 gibi dev bir paya sahip olduğu gerçeğini "pembe yalan"la gizlemeye çalışmaktadır.

Yani konu girişinde işaret ettiğim "pembe yalanlar" neredeyse her alanda olduğu gibi burada da sırıtıyor.

Düşünsenize sayı olarak az olan yabancı firmaların pazardaki korkunç gücüyle ancak sayı bazında yüzde 93'lük kocaman bir dilimle mücadele ettiğimiz halde yenik durumundayız.

Daha başka ifadeyle bizim yaklaşık 700 firmamızla yaklaşık 50 yabancı ve yabancı ortaklı firma yarışıyor.. 

Adamlardaki güç ve sermayeye bakın.. "Peki, yabancı firmalar bu gücü nereden alıyor" diye sorarsanız ülkemizdeki yabancı ve yabancı ortaklı gıda firmalarının da güç ve sermayesini inceleyin derim..

Ancak "dinî, manevî veya dünyevî zararları önlemek için kişinin muhalifler karşısında imanını veya inancını gizlemesi" gerektiği durumlar için cevaz verilen takkiyeyi her fırsatta kullanlar unutuyor ki takkiye ile yalancılığa cevaz verilmemiştir.

Unutulmamalıdır ki, pembe de olsa yalan yalandır..

Öne çıkmış hangi markaya bakarsanız neredeyse tamamının kökü dış devletlere bağlıdır..

"Serbest Piyasa" ve "AB Uyum Yasaları" diye diye her gün biraz daha tükenen veya yabancılara teslim olan yerli firmaların akıbeti hiç de güzel görünmüyor.

Ülkenin neresinde bir firma filizlense ya satın alıyorlar veya yerli işbirlikçilerinin de desteğiyle batmasına sebep oluyorlar.. bu konuda örnek isteyen herkes biraz düşünürse kendi örnek listesini sıralayabilecektir.

Daha birkaç yıl öncesine kadar reklâmlarda boy gösteren birçok markamız şimdilerde yok veya isim hakkını yabancılara devretmiş durumdadır.

Demem o ki, her hangi bir alanda kalkınma diye bir şey olamaz, "ya hep ya hiç" diyerek topyekûn bir hamle ile ayağa kalkmamız gerek. Tabi bunun için de her alanda kararlı ve biribirini destekleyen kanunlar ve bu kanunları uygulayan şuurlu bir millet gerekmektedir.

Unutmamak gerekiyor, ya mevcut olumsuz gidişata susup geleceğimizin tükenişini izleyeceğiz, ya da "yeter" diyerek el-ele, sırt-sırta ayağa kalkacağız..

Bu halimiz hal değil, kuru inat ve çekişmelerle saçma sapan iktidar-muhalefet didişmelerinden vazgeçmek gerek..

Çok acı ve zor bir süreç yaşayacağımızın bilinciyle herkes kendince bir gayretle durum hakkında farkındalık oluşturmalıdır.

Bu berbat durumdan Türkiye'nin veya başka bir devletin tek başına kurtulması asla mümkün değil, zira NATO, Varşova, AB gibi çeşit çeşit guruplara ayrılmış gibi görülse de "tek millet" olan "haçlı" zihniyetine karşı "tek millet" olan "hilal" zihniyetini "Kızıl Elma Turan Ülküsü" çatısında birleştirmeliyiz. Basit bir sağcı-solcu meselesinden çok ama çok farklı olan bu uğurda herkes mevcut konumu ve makamından taviz vermek zorunda kalabilecektir, gerekirse kan kusulup kızılcık şerbeti içmişçesine tavır almak her ferdimizin vatani ve milli görevi olmalıdır.

Hilal zihniyetindeki bütün devletler ve milletler gururundan ve konumundan taviz vermedikçe güç birleşmesi olamaz ve bu birleşme gerçekleşmedikçe gerçek özgürlük de sağlanamaz..

YORUM EKLE
YORUMLAR
Zeynep Karakuş
Zeynep Karakuş - 4 yıl Önce

Malesef o pembe yalanlarla geleceğimizi karartılar herkes herşeyin farkında ama ses yok

Zeynel kaya
Zeynel kaya - 4 yıl Önce

Gercekten tebrik ederim degerli abim tam turkiyenin icinde oldugu durumu ozetlemissiniz keske her yazar sizin gibi olabilse

celal tırpan.
celal tırpan. - 4 yıl Önce

maşAllah bayagı kısa yazmıssın !
ancak faydalı, teşekkürler.

Filiz Ayıker
Filiz Ayıker - 4 yıl Önce

İslam Birliği olmadıkça aynen bu olamaz olmamalı da ama sadece sözlerde kalıyor bunu lütfen Rabbim izniyle layiki ile yapalım yaptıralım dünya inanılmaz bir hale gelmiş tamam taviz verdik tamam tamam yanlış var geçkaldik ama lütfen canımız bahsina yeter müslüman olarak Allah u Ekber diyerek yapalım uzatmak güzel değil fakat bitmiyor selam ve dua ile hayırlı süreçler inşAllah