ADIYAMAN’DA NE VAR, NE YOK?...

Okuyucularımız nüfusu 100 bini aşan tüm şehirlerde oluşturulması zorunlu Şehir Master Planı’nın ne olduğunu bilmeye bilir ama şehri yönetenler çok iyi bilir. Peki, “Adıyaman’ın Master Planı var mı” derseniz maalesef yok, varsa da ben bilmiyorum... Master plan 50 ile 100 yıl arasındaki bir zaman süresini kapsayan, en üst düzey plandır. Bunun alt bileşenleri ise İmar Planı, Kentsel Tasarım Planı, Ulaşım Planı, Atık Yönetim Planı gibi planlarıdır. Depremden sonra bu süreci bir fırsata dönüştürüp şehrin bir Master Planının hazırlanması gerekmektedir, Bakanlığın bu tarz bir çalışması varmış ama bu sürece yerel yönetim dahil mi, dahilse ne kadar etkisi var, fikirleri ve hedefleri bu plana dahil olabiliyor mu?

ADIYAMAN’DA NE VAR, NE YOK?...

6 Şubat depremleri, ardından meydana gelen ve halen devam eden artçılar, sel, fırtına, dolu ve benzeri afetlerin etkileri devam ederken aradan geçen 5 ay içerisinde neler olup bittiğini görmek üzere işim gereği bulunduğum Ordu’nun Ünye ilçesinden Adıyaman’a gittim...

Bir hafta boyunca köşe bucak şehir merkezinde inceleme yaptım, ulaşabildiğim Sivil Toplum Kuruluşlarının, Partilerin ve Derneklerin yöneticilerinin yanı sıra Belediye Başkan Yardımcısı Ramazan Oruç, Belediye Başkanı Süleyman Kılınç başta olmak üzere tek tek görüşüp “Adıyaman’da ne var, ne yok” sorusunun cevabını aradım...

Sayın Valimiz Osman Varol’a da uğramak istedim ama maalesef randevu almam için verilen numaraya ulaşamadım ama şükür ki Sayın Varol’un “Basın Toplantısı” benim orada olduğum günlere rastladı da onun açıklamalarını da dinledim...

Adıyaman’da ne var, ne yok?

Elbette öncelikle depremin açtığı ve kısa sürede tedavisi mümkün görülmeyen bir travma var... İstisnai durumlar ve deprem sonrası zorunlu göçüm dışında ömrümü verdiğim Adıyaman’da en çok insan tanıyan kişilerden biriyim ama maalesef Adıyaman’da tanıdığım insanlar yok!

Değişime uğramış bir insan topluluğuyla karşılaştım. Cadde ve sokaklarda tanıdık yüze rastlamak neredeyse imkansız... Bunca yabancı kişi nereden gelmiş, kimler ve Adıyaman’da ne yapıyorlar anlayamadım...

Şükür telefon numaralarından tanıdığım insanları arayıp sobet etme şansına erdim... Onlar da bu yabancı simaları tanımıyormuş, eskiden Suriyeli ve Afganlılar vardı ve onları giyim-kuşam, sima ve dillerinden tanıyorduk ama bu insanlar belli ki Türkiye’nin çeşitli illerinden gelmiş, iç göç yapmış yeni bir nüfus demografisi meydana gelmiş...

Şehirde yıkıntı ve enkazlar nedeniyle çadır ve konteynerlere geçen vatandaşların hasarlı ev ve işyerleri korumasız kalmış ve bu da hırsızlara fırsat oluşturmuş, “çok hırsızlık olayı var” diyorlar... Önceleri Suriyeli veya başka ülkelerden gelen yabancılardan şüphelenilmiş ama hırsızlık zanlılarının çok az bir kısmından yabancılar sorumluymuş, yani Türkiye vatandaşları çoğunluktaymış.. Terk edilmiş veya henüz boşaltılmamış ev ve işyerlerinden maddi değeri olan herşeyi götüren bu insanlardan yoğun şikayet var ki, bu şikayet Basın Toplantısında Sayın Vali’ye de iletildi.

Malumunuz Adıyaman’ın deprem öncesinde de Karadağ’a yönlendirilmesi ve verimli toprakların korunması konulu bir çalışma vardı, “şehirde yıkımların oluşturduğu boşlukların yeni bir imar planı oluşurulması ve Karadağ’da yeni yerleşim alanı kurulması çalışması var” denildi ama o çalışma durmuş... Durmuş derken Emlak Konut’un bölgedeki projesine bağlı bir çalışma yapıldığını ama Belediye’nin projesinin ertelendiğini söylemek istiyorum...

Neden böyle bir şey oldu anlamak mümkün değil. Şehrin Belediyesi varken devre dışı kalmış gibi bir imajın oluşması elbette vatandaşlarda soru işareti oluşturmuş... Karadağ’da Emlak Konut, Örenli (Pirin) Mahallesinde TOKİ, şehir merkezinde AFAD, genelde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, öte yandan ilin Valiliği, Özel İdaresi, İl Genel Meclisi, Belediye Meclisi ve duruma göre diğer Bakanlıklar her biri ayrı ayrı çalışma yapıyor, Allah razı olsun da genel tabloda proje uygulama merkezi kim, yetkisi kimde gibi soruların cevabı muallakta...

Elbette ilin Valisi işin başında ama görülen o ki, Valilik her adımda bir başka kurumla çalışma yaparken diğer bir kurumun faaliyetinde aksama yaşanmasına engel olamıyor...

Olması gereken tüm kurumların şehir planını önlerine alıp ortak bir projede görev bölümü yapması iken neredeyse her adımda bir çalışma diğer bir çalışmanın gidişatına olumsuz etki yapıyor, edindiğim bilgi bu..

Mesela, deprem öncesi şehirde TOKİ projesi vardı, insanlar para yatırmıştı, kuralar çekilmişti, bu yıl konutlar teslim edilecekti ama o çalışma ne durumda bilen yok? Şükür deprem öncesi şehir merkezinde Belediye’nin Kentsel Dönüşüm Projesinin 1. Etabı da devam ediyormuş, inşallah hızlı bir şekilde bitecekmiş ama en önemlisi Belediye Ulucami Mahallesinde yani Adıyaman Kalesi çevresinde yeni bir otantik çarşı oluşturmak istiyorumuş ama bu isteği henüz olumlu projeye dönüşememiş...

Aylardır Belediye’nin geliri yok, Vergiler ve diğer gelirleri ertelenmişti, İller Bankası desteği dışında bir geliri olmayan Belediye’nin tüm şehri planlaması zor görülüyor... Vatandaş ise yukarıda saydığım kurumları tanımıyor, tüm şikayet ve beklentiler Belediye’ye yöneliyor, bu da siyasi bir kimliği de bulunan Belediye’ye olumsuz yansıyor.

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bakanları ilimize gerçekten de pozitif yaklaşıyor ama profesyonel olmayan bir Kriz Çözüm Merkezi planlamada ve uygulamada yetersiz kalıyor...

En önemlisi, Bakanlık tarafından yürütülen imar planında özellikle çarşı bölgesinin kentsel dönüşüm ve tasarımının yer alması gerekiyor ama şehri tanımayan ve önceden birikmiş sorunlardan haberi olmayan kişilerce yapılan planda Belediye’nin etkisiz veya devre dışı kaldığını düşünüyorum... Madem ki başımıza bir felaket geldi ve bu felaket sonucu şehir merkezinde çok sayıda binanın yıkılmasıyla boşluklar oluştu o halde krizi fırsata çevirip şehri yeniden modern ve yaşanabilir bir şekilde dizayn etme fırsatı kaçırılmamalıdır...

Okuyucularımız nüfusu 100 bini aşan tüm şehirlerde oluşturulması zorunlu Şehir Master Planı’nın ne olduğunu bilmeye bilir ama şehri yönetenler çok iyi bilir. Peki, “Adıyaman’ın Master Planı var mı” derseniz maalesef yok, varsa da ben bilmiyorum... Master plan 50 ile 100 yıl arasındaki bir zaman süresini kapsayan, en üst düzey plandır. Bunun alt bileşenleri ise İmar Planı, Kentsel Tasarım Planı, Ulaşım Planı, Atık Yönetim Planı gibi planlarıdır.

Depremden sonra bu süreci bir fırsata dönüştürüp şehrin bir Master Planının hazırlanması gerekmektedir, Bakanlığın bu tarz bir çalışması varmış ama bu sürece yerel yönetim dahil mi, dahilse ne kadar etkisi var, fikirleri ve hedefleri bu plana dahil olabiliyor mu?

Açıklanan yeni genelgede bölgedeki vatandaşlar depremde yıkılan binaların yerine zemin üzerine 4 kat yapı kondurabilecekmiş, o da ayrı bir sorun; hani verimli arazileri yapılaşmadan koruyorduk? Bundan iyi bir fırsat mı olur? Elbette vatandaş da zarar etmesin ama öncelik yüzyıl sonra yaşayacak çocuklarımız için yaşanabilir bir kent oluşturmak değil mi?

Bakın fırsat kaçmak üzere... aynı tas, aynı hamam, aynı kafayla müteahhitlerin insafına kalmış bir Adıyaman oluşturuluyor, benden söylemesi...

Basın toplantısında Adıyaman’da yapılan ve bundan sonra yapılacak olan çalışmalara değinerek genel bir değerlendirme yapan Vali Dr. Osman Varol, öncelikli olarak ağır hasarlı yapılardan kurtulup şehrin bir an önce temizlenmesi gerektiğini vurgulayarak; “Bizim gayemiz çadır kentleri kaldırıp oradaki Vatandaşlarımızı statülerine göre konteyner kentlere yerleştirmek, niyetimiz bu ayın sonuna kadar konteyner ve prefabriklere vatandaşlarımızı yerleştirip kalıcı konutların tamamlanmasına kadar barınma sorunlarını çözmektir. Konteyner kentlerin de yaşam kalitesini ve konforunu daha da artırarak vatandaşlarımızın her türlü ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde tahsis ediyoruz. Burada bütün konteynerlerimizde mescit, eğitim alanı, kütüphane, çocuk oyun alanı, kadınlar için; atölye, Halk Eğitimi kursları ve spor alanları tesis etmek için arkadaşlarımız planlama yaptı ve çalışmalara başladı” dedi.

Vali Bey’in bu temennisi devlet kademelerinin tümü için geçerli yani hepsi de samimi bir gayret gösteriyor bu kesin ama gelin-görün ki sorunlar kaplumbağa hızıyla çözüme giderken çadır ve konteynerlerdeki halkın sabrı tükeniyor... En sakin insanlardan birisi olan Gazeteci Mahmut Tekin bile “Adıyaman’ı rahat bırakın” cümlesiyle tepki gösteriyor...

Kamu kurumlarında resmi görev almadım ama yıllardır bu işlerin içerisinde birisiyim, bu iş böyle olmaz... İnsanlar somut şey görmeyince kötü niyetli başka insanların da dolduruşuna geliyor ve haksız bir tepki oluşuyor....

Mesela, Karadağ’dan şehir merkezine yağan yoğun bir toz akımı var, bu toz Emlak Konut’un dağda uyguladığı konut projesinin çalışmalarından kaynaklanıyor, haklı olarak tepki gösteren vatandaşlara bu inşaatlar devam ettikçe sabırlı olmaları gerektiğini anlatacak etkili kurum ve kişilere ihtiyaç var... Çünkü vatandaş da sanıyor ki “devlet duyarsız, şehre bakmıyor..” Vatandaşlara bu tozun önlenmesinin kısa zamanda mümkün olmadığını kimse açıklayamıyor ve bu doğal gelişme bilinmeden kötü niyetlilerin kozu haline geliyor...

Mesela, Vartana’da su sorunu var, Vali Bey “kentte günde 17 tır su dağılıyor” dedi, ayrıca bölgede sondaj vuruluyormuş ama bu gerçeği halka anlatan bir medya bile yok, depremde çöken medyamız zaten zar-zor yaşarken Basın-İlan Kurumu ve İletişim Başkanlığının yeni kararları Medya’nın birer birer susmasına zemin oluşturdu... Önceleri 3 ayda bir çıkan gazetelere 15 günde bir çıkma zorunluğu geldi, diğer şartlar da bastırdı ve şu an çok gerekli olan duyuru kanalları yani Gazeteler susmaya başladı... İlan alan gazeteler, radyo ve televizyonlar ise tüm şehri bilgilendirecek güçte değil... Tek çare ya çadır çadır gezilip bilgilendirme yapılacak veya şehrin her köşesine ulaşan daha güçlü bir Medya oluşturmaktır.

Yani kısacası Adıyaman’da etkili Medya, Sivil Toplum Kuruluşu, Siyasetçi ve Kanaat Önderleri yok! Neredeyse hepsi deprem sonrası alınan kararlar, çıkan genelgeler ve uygulanan politikalar sonucu pasifize oldu, bunlar olmayınca da gerçekten de iyi niyetle ve uzun vadede faydalı olacak çalışmaları vatandaşlara anlatmak mümkün görülmüyor.

Herkes benim gibi tüm ilgili ve yetkililerle görüşerek gerçekleri ilk ağızdan öğrenip ikna olma şansına sahip değil ki, mesela ben biliyorum ki, gerçekten de samimi ve mümkün olan en hızlı çalışmalar zinciriyle yaralar sarılmak isteniyor ama sabırlı ve sakin olmak gerekiyor... Tek sorun bu çalışmalar tek bir merkezden yapılmıyor, her kurumun kendince yaptığı çalışmalar da hiyerarşik bir planlamanı henüz tam oturmamasına sebep olmuş, bu düzen sağlanmalıdır.

Önerim merkezi bir politika uygulanması ve tek bir ağızdan yapılan açıklamalarla halkın aydınlatılması ve tabi bu bilgilendirmelerin de yeniden harekete geçirilecek etkili Medya, Sivil Toplum Kuruluşu, Siyasetçi ve Kanaat Önderleri vasıtasıyla köşe-bucak anlatılmasıdır...

Mehmet Emin Danış

Güncelleme Tarihi: 17 Temmuz 2023, 12:03

adiyamandogruhaber

YORUM EKLE
YORUMLAR
Gülay Akar
Gülay Akar - 10 ay Önce

Kaleminize sağlık olsun hocam. Depremi türlü kirli oyunlar ve haberler ile gündemden düşürdüler. Herkes depremzedeleri ve yıkılan şehri unutmuş. Birilerin deprem bölgesini ve şehrimizi hatırlatması gerekiyor ama ne çare

Asım Korkut
Asım Korkut - 10 ay Önce

mrblar öncelikle tşk ediyorum bu köşe yazınız için.ama bende bir konuya değinmek istiyorum 6 Şubat depreminde eşimi kurtarmaya çalışırken duvarlar üstüme yıkıldı elim parçalandı 5 ameliyat geçirdim istanbulda.elim ancak biraz toparlandı.ama işten çıkarıldım işsizim ve 6 nüfusuzçalışan yok evde imkanlar kısıtlı herhangi bir gelir yok eskiden konteyner kentte bir tabak yemek verilirdi şimdi oda yok kesildi ve 4 öğrencim var.iş için çalmadığım kapı kalmadı.vali yardımcısı,belediye başkanı,sosyal müdürlükler ve organize sanayi iş bulamadım.bu depremde yaralı kurtulupta böyle ben gibi sakat kalan ne olacak hali sizce bakmakla yükümlü olduğumuz bir ailemiz var,çoluk çocuğumun geleceği var onu bırakın önceden verdikleri 3 5 koli erzak biterse ne yapacaz.bu konuyuda dile getirirseniz çok iyi olur tşk ederim iyi günler

SIRADAKİ HABER