NEDEN "RESULE UYUN" DENİYOR DA "SADECE KUR'AN'A UYUN" DENMİYOR?

''Allah neden Kur'an'ı insanlara ulaştırmak için bir Elçi göndermiştir?

Neden sadece Kitap göndermemiştir?

Eğer Kur'an açıklanmıştır, herkes anlayabilir diyorsanız, o zaman 
Neden Kur'anda Resule uyun diyor? Neden sadece Kur'an'a uyun demiyor?

Kur'an yeterli ve açıklanmış olsa idi Allah Elçi göndermezdi. Allah kitabı göndermek için bir kula mı muhtaç haşa.'' diyor.

Bu soruları soran ve aslında tevhide dayalı din anlayışını özümsememiş, kendisine atalarından kalan ve rivayetlere dayalı olarak kurgulanmış din öğretilerine göre bir din anlayışına sahip kardeşlerimizin kafası biraz karışık.

Çünkü dini direk olarak Kur'andan değil de, rivayetlerin yorumladığı yanlış Kur'an bilgilerinden öğrendikleri, Allah'ın kendi koyduğu kanunlara yani Sünnetullah'a göre dindeki ''Allah, Kitap, Elçi'' kavramlarını yerli yerine oturtamadıkları için bu tür kavram karmaşaları yaşıyorlar.

Çünkü onlara; ''dinin tek sahibinin Allah olduğu, dinin tek kaynağının Kur'an olduğu, Resulün görevinin Allah'ın ilahi mesajlarını tebliğ etmek ve dinin topluma yerleşmesi, yayılması için sadece vahye dayalı bilgilere göre yaşayıp örnek olmak olduğu'' gerçekleri öğretilmiyor.

Çünkü onlara; ''Allah'ın ilahi mesajları olan Kur'an sadece Peygamberi bildirmek ve tanıtmak için nazil olmuştur, Kur'an Peygamber için indirilmiştir, Kur'an araç-Peygamber amaçtır'' diye öğretilmiştir. 

''Peygamber de Allah gibi hüküm koyar, helal-haram belirler, şefaat eder vb.'' diye anlatılmıştır.

''Peygamberin her sözü vahiydir, ne demişse doğruluğunu sorgulamadan iman etmelisin, hadislerde dinin ana kaynağıdır'' bilgisi zihnine yerleştirilmiştir.

Bu zihniyete göre  ''Kur'an tek başına yetersiz ve açıklanmaya ve tamamlanmaya muhtaç'' bir kitaptır.

Allah tek başına mesajlarını kullarına anlaşılır bir kitapta göndermekten haşa aciz olduğu için, Kendisi tam olarak açıklayıp tamamlayamadığı için bir Peygamberi görevlendiriyor.

Peygamber Allah'ın beceremediği Kur'an'ı anlaşılır ve yeterli  kılma görevini Allah'ın yerine ifa ediyor.

Yani Allah'tan daha becerikli ve bilgili demek ki...

Nasıl bir din anlayışı ki daha Allah'ın Elçi gönderme amacını anlayamamış ve kavrayamamış olsun..

Allah tabi ki Kitabı göndermek için bir kula muhtaç değil.

Ama ilahi kudret ve kanunları gereği yüce Allah insanlarla bu yolla iletişim kurup ilahi mesajlarını yani vahyi insanlar arasından seçtiği bir kulu vasıtasıyla kullarına ulaştırma yolunu tercih etmiştir.

Bunu sorgulamak zaten kimin haddine ama, bu zihniyet bu temel din kurgusunu anlamaktan çok uzak.

Halbuki gerçek şu;

Allah kulları ile doğrudan konuşmadığı için, kulları arasından seçtiği, ilahi mesajlarını tebliğ eden "Seçkin, Şerefli ve Saygın" kullarıdır bu Elçiler.

"Allah'ın bir insanla konuşması olacak şey değildir. Ancak vahiyle, veya perde arkasından, veya bir resul gönderip Kendi izniyle dilediğini vahyeder. Gerçekten O Yücedir, Hüküm ve Hikmet sahibidir."
(Şura/51)

Sünnetullah gereği Kur'an da anlatılan tüm Nebiler kendi toplumlarına Allah'ın ilahi mesajlarını iletmek, tebliğ etmek ve ardından toplumda bu dinin taraftar bulması, yerleşmesi, Allah'ın muradının gerçekleşmesi için bizzat toplumun içindeki faaliyetleri ile bu şerefli görevi yerine getirmişlerdir.

Nuh, İbrahim, Hud, Salih, Musa, Şuayb, İsa (A.S.)..... tüm Nebiler kendi toplumlarına gönderildiğinde ne tür zorluklar, zulümler, sıkıntılar, direniş ve karşı koyuşlar yaşadılar, hepsi Kur'anda ayrıntılı anlatılıyor. Tek amaçları hiçbir ücret talep etmeden toplumlarına Allah'ın mesajlarını anlatıp dinin yerleşmesi ve yayılması idi.

Aynı şekilde sevgili Nebimiz Muhammed (A.S.), Allah tarafından  kendisine nübüvvet ile Nebilik görevi bildirildikten sonra risalet misyonu gereği toplumuna Resul olarak Allah'ın ilahi mesajlarını tebliğ etmiştir. Ama yine Kur'an dan biliyoruz ki müşrik topluma bu dini tebliğ edip insanların iman etmesi için hayatını ortaya koymuş, türlü zorluklar, eziyetler görmüş, büyük ve uzun mücadeleler sonucunda güçlü imanı, mükemmel ahlakı, liderliği, samimiyeti, yumuşak huyu, irade ve kararlılığı ile İslam dininin yeryüzünde yerleşip yayılmasını sağlamış, görevini mükemmel bir şekilde ifa etmiştir.

Şimdi bu açıdan bakarsak, insanlık tarihi boyunca olduğu üzere, Allah'ın kendi tercihi olarak o toplumun içinden birini Elçisi olarak seçip, dinini tebliğ edip yerleşmesi ve yayılmasını sağlamaktan başka hangi yöntem daha etkili olabilirdi ki?

Sadece mesajlarını içeren bir kitap gönderseydi aynı etkide olabilir miydi?

Kur’an zaten tam bir kitap olarak yüce Allah’ın katında korunmakta idi. Rasulullah zamanında yaşanan olaylara binaen parça parça/peyderpey indirildi. Daha sonra tekrar bu parçalar birleştirildi ve eski bütünlüğüne kavuştu. 

Kur’an rahatlıkla anlaşılması, sindirilebilmesi, ezberlenebilmesi, hayatlara uygulanışın daha kolay olması açısından peyderpey indirilmiştir. Nitekim bu sayede olay ve durumlara göre inen ayetler daha kolay anlaşılabiliyor, ezberlenebiliyor, hayata uygulanabiliyor, insanlar arasında yayılma imkânı buluyor, üzerinde daha çok tefekkür edilerek derinlemesine kavranabiliyordu.

Şimdi vahiy gelmeye devam ettiği ve Resulde hayatta iken bir düşünelim; yüce Allah kendi sözünü olduğu gibi aktaran, ilave-eksiltme yapmadan aktaran, sanki O'nun ağzından konuşuyormuş gibi ayetlerini bildiren Resule uyun demeyecekte ne diye hitap edecek?

Zaten Resul demek aynı zamanda ilahi mesajlar yani ayet demektir. Kur'anda birçok ayette ''Allah ve Resulü'' bir kalıp olarak kullanılmıştır. 
Allah'ın sözleri olan ayetler=Allah'ın sözlerini toplumuna canlı olarak seslendiren ve dile getiren Resul.

Resule uyun diyecek tabi ki. Çünkü o dönem yani 23 yıllık süreçte  Rasulullah hayatta ve vahiy gelmeye devam ediyor. Vahiy Resule geldiği için, din henüz tamamlanmadığına göre ve Resul ayetleri tebliğ ettiğine göre, tabi ki hayatta olan Resule uyun denecektir.

Din Allah'tan gelen vahiy olduğuna göre, Kur'an tamamlanana kadar bu vahyi bildiren Resul muhatap alınacaktır. 

Din sadece Resul olsa herhangi bir ayet gönderilmesine gerek kalmaz ve sadece Resule uyun denirdi. Bir tek ayet gelmesi yeterli olurdu; ''Resule uyun''. 

Halbuki din Kur'an demektir ve amaç Kur'an ın tebliğ edilmesidir. Elçi bunun için bir araçtır. Öyle olmasaydı 6236 ayet gönderilmez ve din adına her türlü açıklamaya gerek kalmazdı. Yani Kur'an ayetlerini olduğu gibi aktaran beşer Resule uyun demek 6236 ayete uyun demekle aynı şey demektir. Ama insanlarla muhatap olan, onlara kendi ağzından ayetleri seslendiren, olduğu gibi aktaran beşer Resul olduğu için ''Resule uyun'' denmiştir.

Tabi ki aralarında yaşayan, canlı, hareket eden, konuşan, yiyip içen, onlara önderlik eden, aldığı ilahi mesajlara kendiside uyarak toplumu doğruya yönlendiren, kendilerinden biri olan Resule uyun denecek. Başka bir hitap bu şekilde dinin yerleşmesi ve kabulü için anlamsız olurdu. 

Tekrar etmekten usanmayacağımız gerçek şu ki; Kur'an'a uyun demekle Resule uyun demek aynı şeydir. Resul, Kur'an ayetlerini olduğu gibi aktaran, adeta canlı, yürüyen Kur'andır.

''Resul'ün görevi, mesajı apaçık tebliğ etmekten başka bir şey değildir. Zira Allah açığa vurduklarınızı da gizlediklerinizi de bilmektedir.''
(Maide/99)

Maide/101-102. âyetlerle birlikte düşünüldüğünde bu âyet, mutlak yükümlülükler koyma hakkının yalnızca Allah’a ait olduğunun ifadesidir. Sûrenin 101. âyetindeki “Kur’an iniyorken onlar hakkında soru sormayı sürdürürseniz, size açıklanır” ibaresi de bunun kesin delilidir.

O yüzden 'Resule uyun ve itaat edin' hitabı o günün toplumuna aralarında Elçi bulunduğu ve muhatap olarak aralarında yaşayan, kendileriyle konuşan, merak ettikleri konuları sorup ardından bununla ilgili cevap içeren ayet geldiğinde kendilerine bildiren ''Beşer Resul''e uyun denmesi zaten olması gereken şeydir.

 ''Siz ey iman edenler! Açıklanması hâlinde sizi zora sokabilecek şeyler hakkında soru sormayın! Nitekim Kur’an iniyorken onlar hakkında soru sorarsanız size açıklanır. (Açıklanmadığına göre), Allah onlarla sizi mükellef tutmamıştır. Allah tarifsiz bağışlayandır, cezalandırmada acele etmeyendir. Sizden önceki insanlar da bu türden sorular sormuşlar, en sonunda hakkı inkâra kadar varmışlardı.''
(Maide/101-102)

Rasulullah vefat ettikten sonra Resule uyun hitabının muhatabı artık sonsuza kadar aramızda olacak ve risaletin devamı olan ''Kitap Resul'' olan Kur'andır.

Elçi ile Nebi kavramlarının arasındaki farkları kavrayamayan Kur'an'ı Mübin'i tam  olarak anlayamaz.

Kur'an sisteminde Resul ile Allah'ın ayetleri arasında bir fark yoktur.
Hatta bazı özelliklerde beşer olan Allah'ın Elçisi âyetlerden daha öncelikli bir konuma sahip olabilir.

Beşer Resul  insanlara dini kabul ettirmede  daha etkilidir.

Resulün ahlakı, edebi, mimik ve hareketleri, tavrı ve karakteri, âyetleri okuması ve canlı örnekliği kendi döneminde yaşayan insanlar üzerinde vahiy'den daha etkili ve verimli bir  hava meydana getirir.

Ayetlerin dili yok ki, kitap konuşamaz.

Vahiy sözün gücüne dayanan bir özellik olduğu için elçi olmadan din olmaz.

Elçisiz din mümkün değildir.

Resülluk (Elçilik) görevi resmi, Nebilik makam ve mertebesi özeldir.

Nebi'nin onur ve şerefi Kur'an tarafından  koruma altına alınmıştır, fakat sözleri ümmeti bağlamaz.

Çünkü insanları bağlayan tek şey Elçinin dilinde hayat bulan Kur'andır.

Yüzlerce ayette Allah bizi Kur'andan sorumlu tutacağını ortaya koymuştur.

Bu din Allah tarafından gönderildiği gibi Allah tarafından tamamlanmıştır.

Din Allah'tan  geldiği gibi orijinal olarak yaşanmalıdır.

Yani "beşer" olan "Resul" hayatta olduğu sürece risâlet misyonu ile konuşan Kur'andır.

"Beşer Resul" vefat ettikten sonra yine Resul misyonu ile onu bir şeyin temsil etmesi gerekir.

O da Allah'ın kitabından başka bir şey olamaz.

Dolayısıyla evrensel mesaj taşıyan bütün kelimeler "Resul" kavramı ile gelmektedir.

Gelelim Kur'an açıklanmış ve anlaşılır ise Resule ne gerek var sorusuna;

Yüce Allah Kur'an için;

Yeterli  (Ankebut/51),

Eksiksiz  (En'am 38 ve 115),

Ayrıntılı  (Nahl/69),

Korunmuş  (Hicr/9),

Rehber ve Şifa  (Fussilet/44),

Tek sorumlu olduğumuz

Kitap  (Zuhruf/44),

Kolaylaştırılmış  (Kamer/17),

Apaçık  (Yasin/69),

Açıklayıcı  (Nahl/89),

Kur'an'ı bizzat ben açıkladım  (Hud/1)  dediği halde,

gelenekçi din zihniyeti diyor ki;

Nahl/64 ayetine göre Rasulullah Kur'an'ı açıklar. O'nun açıklaması olmadan yani ''Rivayetler'' olmadan kimse Kur'an'ı anlayamaz.

''Biz Sana Kitabı indirdik ki; hakkında ayrılığa düştükleri şeyi onlara beyan edip açıklayasın, zira bu Kitap inanan bir topluluk için hidayet ve rahmettir.''
(Nahl/64)

Bu ayette "Beyyine" kelimesi;

 * beyan etmek,
 * ilan etmek,
 * açıklamak,
 * iletmek,
 * deklare etmek,
 * duyurmak,
 * olduğu gibi aktarmak demektir.

Yani Allah Resulü vahyi beyan edip topluma olduğu gibi aktarmakla, açıklamakla, deklare etmekle görevlidir.Bu ayetteki beyyine bu anlamdadır.

Tabi bu zihniyet Kur'an'ı rivayetlere uydurabilmek adına ''açıklamak'' fiiline istedikleri anlamı yükleyerek, Kur'an'ı uydurdukları rivayetlere muhtaç kılmak istiyorlar.

Resul'ün gerçek görevini Allah belirliyor;

''Resule düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir.”
(Ankebut/18)

''Eğer yüz çevirirlerse, artık sana düşen açık bir tebliğden ibarettir. (Nahl/88)

''Elçiye düşen ancak apaçık bir tebliğdir.'' (Nur/54)

''Bilin ki elçimize düşen sadece apaçık bir tebliğdir.
(Teğabun/12)

''Elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir.'' (Maide/92)

''Senin görevin sadece tebliğ etmektir. (Rad/40)

''Elçiye düşen tebliğdir, o kadar. (Maide/99)

''Sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. (Al-i İmran/20)
  
''Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, O’nun verdiği elçilik görevini yerine getirmemiş olursun.'' (Maide/67)

Demek ki Allah elçisine sadece tebliğ görevi yüklemiştir. Bunun dışında Allah elçisine; Kur'an'ı açıklaması için bir takım sözler söyleyip, bunları kayıt altına alıp ''hadis kitapları'' adını verdirip, dinde ikinci bir kaynak haline getirmesi için bir görev yüklememiştir.

Peki Kur'an'ı kim açıklamıştır?

Cevabı yine yüce Allah veriyor;

''Elif. Lâm. Râ. Bu öyle bir kitaptır, yüce, hikmetler sahibi, gizli-açık her şeyden haberdar ve hükümran olan «ALLAH TARAFINDAN», muntazam, eksiksiz, açık, anlaşılır, sağlam, hikmete dayalı düzenlenip indirilmiş, her türlü şüphe, çelişki,yanlışlık ve bozulmaya karşı özenle korunmuş, mükemmel bir ölçü ve ahenk ile gayet muntazam ve sağlam bir şekilde düzenlenmiş,
her akıl sahibinin anlayıp ibret alabileceği biçimde açık ve net olarak ortaya konmuş, kendi içlerinde açık ve anlaşılır kılınmış,
birbirleriyle açıklanmış ve ayrıca birbirleriyle bağlantılı olarak etraflı bir biçimde dile getirilip muhkem kılınmış, sonra hayata geçirilmesi için Allah tarafından bütün incelikleriyle, birer birer, ayrıntılı olarak «AÇIKLANMIŞTIR».
Ki Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz.''
(Hud/1-2)

KUR'AN AMAÇTIR, ALLAH RESULÜ ARAÇTIR.
AMAÇ ALLAH'IN DİNİNİ İNSANLARA İLETMEKTİR.
ALLAH'IN RESULLERİ BU İLAHİ MESAJLARI KULLARINA İLETMEK İÇİN ARAÇTIR.

"Muhammed, ancak bir Elçidir. Ondan önce de Elçiler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisingeriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisingeriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır."
(Al-i İmran/144 )

YORUM EKLE