Meğer Şehirleşememişiz…

Adıyaman, Malatya’nın güney kesiminde ve Malatya’ya bağlı 10-15 bin nüfuslu şirin bir ilçeyken, 1 Aralık 1954’te il olma özelliğine kavuşmuş oldu.

İl olma hasebiyle söz konusu tarihten itibaren nüfus bakımından önemli bir ivme kazanarak, günden güne büyüdü.

Atatürk Barajı’nın yapılmasından ötürü Adıyaman’a bağlı 89 yerleşim biriminin barajın göl havzasına gömülmüş olması ise, büyümeyi tetikledi adeta.

Çünkü göl havzası şiştikçe, kırsaldan şehir merkezine doğru hızlı bir göç dalgası yaşandı.

Akabinde köylü vatandaşların geçim kaynağı olan tütüne de o dönem kota getirilince,  göçün önü alınamaz oldu.

Diyeceğim o ki, köy yerinden göç eden her vatandaş, soluğu Adıyaman şehir merkezinde almış oldu.

O bakımdan bugün şehir merkezinin nüfusu 250 binin üzerine çıkmış durumda.

Hâsılı, nüfusun bu denli şişmesi ve şehrin hızlıca büyümüş olması nedeniyle beraberinde bir takım sıkıntılar da belirdi.

Örneğin; her bölgede konutlar yükseliyor ama birçok konutun dış görünümü şehir estetiğinden yoksun.

Hatta bırakın estetiği, konutlarda mutlak anlamda yukarıdan aşağıya dek döşenmesi gereken atık su borularını bile bazılarında bulmak mümkün değil!

Balkonlar yıkanınca, atık sular şarıl şarıl yere doğru akıyor, zaman zaman kaldırımlarda yürüyen yayaları da bir güzel yıkıyor!

Ayrıca kenar mahallelerde ikamet eden bazı vatandaşlar, hala köy yerinde yaşıyormuş gibi, avlusunun bir köşesine ahır yapmış, içinde hayvan besliyor. Hayvan atıklarını da kendince uygun gördüğü alanlara döküveriyor!

Atıkların kokusu olduğu gibi çevreyi etkisi altına alıyor, ama kimin umurunda?

Bazı bölgelerde şehir imar planına aykırı bir şekilde yapılan çarpık yapılaşmalar da ayrı bir sorun.

Velhasıl, kelam kocaman bir şehir görünümüne bürünmüş ama henüz şehirleşememişiz.

Toplum olarak, medenileşme noktasında aşmamız gereken daha çok yolumuz var bence.     

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

BİLAL KARADAĞ

YORUM EKLE