“İmanımı Kaybedeceğime Şöhreti Kaybederim…”

Gazetemiz Sahibi Mehmet Emin Danış’ın “Adıyamanlı Sanatçılarla Röportajlar” dizisi Mehmet Aslan’la devam ediyor… Sevilen sanatçımız Mehmet Aslan’la ilgili merak edilenlerin cevabını bizzat kendisinden aldık… “Müziğe ne zaman başladı, şimdi ne yapıyor” gibi sorularımızın cevaplarını röportajımızda okuyabilirsiniz…

“İmanımı Kaybedeceğime Şöhreti Kaybederim…”

SES SANATÇISI MEHMET ASLAN;

“İmanımı Kaybedeceğime Şöhreti Kaybederim…”

DANIŞ- Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

ASLAN- 20 Haziran 1966, Adıyaman doğumluyum. İlkokulu Yavuz Selim İlkokulu’nda, ortaokulu Gazi Ortaokulu’nda, liseyi de Adıyaman Ticaret Lisesi’nde okudum.  1986/87 eğitim-öğretim sezonunda liseyi bitirdim. Üniversite sınavını kazandığım halde gitmedim. Ailenin en küçük çocuğuydum, biraz da şımartıldım, okumadım. Sizle 2000’li yılların başında yaptığımız ilk röportajımda da söylediğim gibi beşik kertmesi olduğum amcam kızıyla henüz lise biter bitmez evlendim. Düğünün hemen ertesinde askere gidip/geldim.

DANIŞ- Kaç çocuk, kaç torun var?

ASLAN- 5 çocuğum ve 5’i yurt dışında olmak üzere 7 de torunum var. Çocukların 4 tanesini evlendirdik, bir tek kız kaldı,  bekâr.

DANIŞ- Halk Oyunlarına ne zaman başladınız?

ASLAN- İlkokul 3’üncü sınıfta başladım ve bugüne kadar hiç ara vermedim.

DANIŞ- Rahmetlik Hamza Çivi’yle çalıştınız mı?

ASLAN- Yok, onun dönemine yetişmedim, o Ankara’daydı. Benim Halk Oyunlarında hocalarım Sadık Baltacı, Halil Gürsoy, Zeki Elçi, son zamanlarda da Şah İsmail Çalışkan’la çalıştık.

DANIŞ- Müzik?

ASLAN- Müzik de aynı sene başladı. Hem Halk Oyunları hem Müzik hem Tiyatro.. Okul müsamerelerinde görevler alıyordum.

İLK KASETİ NE ZAMAN ÇIKTI?

DANIŞ- İlk kasetiniz ne zaman çıktı?

ASLAN- İlk kasetimi rahmetlik Abdurrahman Filik yaptı. O zaman Özlem Aile Çay Bahçesini işletiyordu. 1982 veya 1983’tü…

DANIŞ- Kasetin adı neydi?

ASLAN- Dilara… Abdurrahman Filik yazdı ve ilk olarak ben okudum.

DANIŞ- TRT’de bir belgeselde Fırat’ı okumştun…

ASLAN- Evet.

DANIŞ- Kasetten önce miydi?

ASLAN- Evet. Doğru. Tabi bu daha önceydi. Rahmetlik Hasan Duymaz da “Fırat’In Türküsü” isimli bir kasetimi yapmıştı. Fırat, bestekâr Aziz Çelik’in bir eseri. Yani Dilara ikinci kasetim oluyor. TRT’de yayınlanan 8 bölümlük bir belgeselin jeneriğinde yayınlanmıştı. Çok tutuldu ama hayata atılmam, ekmeğimi kazanmam gerektiğinden o ara çalışmam gerekiyordu. Bilirsiniz önce hayat…

HANGİ İŞLERDE ÇALIŞTI?

DANIŞ-Nasıl işler yaptınız, meslek olarak hangi meslekle meşgul oldunuz?

ASLAN- Ayakkabı boyacılığı yaptım, Eskimo sattım, eskiden Fuarlar gelirdi, o Fuarlarda çalıştım, Otogar’da çalıştım. Sonra TPAO’ya girdim. 2004’e kadar müteahhit elemanıydım. Daha sonra kadro geldi. Emekli olmama 1.5 yıl kaldı. Bu süre zarfından anne-babamdan hiç ayrılmadım, onlarla beraber yaşadım. O yüzden de kendimi şanslı hissediyorum. Artısı-eksisiyle anne-babama son görevlerimi yaptığım için çok mutluyum. İkisi de ölürken “Allah razı olsun, hakkımızı sana helal ediyoruz” dediler. Bu söz benim için dünyanın en büyük serveti.

DANIŞ- Geçmiş yılları düşündüğünüzde “iyi ki müzikle uğraşmışım”, veya “keşke uğraşmasaydım” gibi bir yorum yapıyor musunuz?

ASLAN- Yok,  pişman değilim. Allah’a şükür, müzik sayesinde çok para da kazandım, çevre de edindim. Ayrıca Halk Oyunları sayesinde de çok güzel çevre edindim. Şu anda 81 ilin 81’inde de dostum-ahbaplarım var. Halktan ve basından bana sürekli “neden yerelde kaldın, neden ünlü olmak için gayret etmedin” şeklinde bir serzeniş var. Aslında bir dönem gittim. İstanbul’da bütün televizyon kanallarında çıktım ama oradaki hayatın gerçeklerini gördüm ve bırakıp geri Adıyaman’a döndüm.

“PARA VEYA ŞÖHRET HEDEFİM OLMADI…”

DANIŞ- Orada ne gördünüz, neyi beğenmediniz?

ASLAN- Oradaki alkol ortamı, ayrıca gece-gündüz yok, samimi bir dostun yok… Ben Adıyaman’da doğduğum ve büyüdüğüm için kendimi çok şanslı hissediyorum. Dostluk demek kardeşlik, yardımlaşma demektir. Ben bunun zerresini orada göremedim. Bir yıla yakındır alkolü tam bıraktım, namaza başladım. Şu anda sohbet ettiğimiz yer Hurdacı Ramiz’in dükkânı, bitişik dükkanda Amanatın Oğlu Vahit var, Abuzer Altay isminde bir abimiz var… Üçü de benden yaşça büyükler ve doğru yolu gösteriyorlar, sağ olsunlar.

DANIŞ- Şimdi sana “gel seni müzik dünyasında popüler yapacağız” deseler gitmez misin?

ASLAN- Hayır, gitmem. Para veya şöhret hedefim olmadı… Çoluk çocuğuma yetecek param olsun yeter ki çok şükür o da var. Kendi adıma konuşuyorum insanların çoğunun geninde var, biz parayı bol görünce kılıfımıza sığmayız. İmanımı kaybedeceğime şöhreti kaybederim.

DANIŞ- Yıllar önce yaptığımız ilk röportaj Bianet’te yayınlandı, halen de internette var. Yurt içinde ve dışında çok büyük ilgi gördü.

“ADIYAMAN’I DEVEYE BENZETİRİM…”

ASLAN- Aynen. Ben de merak ettim geçenlerde baktım halen yayında.

DANIŞ- Orada “sanatçılarımıza değer verilmiyor” demiştiniz…

ASLAN- Evet. Kimimize değer veriyoruz ki? Sen yılların gazetecisisin, yıllardır dostluğumuz var, işinde de çok başarılı olduğun ortada; sen hak ettiğin yerde misin ki, ben de olayım? Ben Adıyaman’ı deveye benzetirim. Deveye “neden belin eğri” diye sormuşlar, “nerem doğru ki” demiş. Adıyaman’ın neyi doğru ki sanatçısı da doğru olsun… Herkes geçmişiyle gurur duyar, ben de büyüklerimle gurur duyuyorum. Büyüklerim Adıyaman’ı Karadağ’a oturtamazlar mıydı? Hem pisliği aşağıya giderdi, hem sel olmazdı, güzelim ovayı değerlendiremezler miydi? Örneğin, Adıyaman’ın bir sokağına giriyorsunuz, düz gideyim diyorsunuz ve karşınıza Adıyaman deyimiyle “zappıdana” bir yol çıkıyor… Yürekli bir Belediye Başkanı gelmedi ki, düz bir sokak açsın… En basit örnek bu.

“SANATÇILIK ÖYLE BİR DANDİK OLMUŞ Kİ…”

DANIŞ- Adıyaman’da hak ettiği değeri veremediğimiz sanatçılardan kimler var?

ASLAN- Değer olarak demeyelim de benim ses olarak beğendiğim Kâhtalı Mıçe abim, Mustafa Yavuz, Zara, Latif Doğan gibi sayacağım birkaç isim var. Fakat o günden bugüne baktığımız zaman sanatçılık öyle bir dandik olmuş ki… İki tane türkü söyleyen “ben sanatçıyım” diyor. Kimse işini yapmıyor, kolay para kazanma peşinde. Bir bakıyorsun bir org, bir keman, bir darbuka almış ve “ben harfane yapıyorum” diyor. Hatta yıldızlı otellerde çıkıyor. Öyle bir kültür var mı?

“TIRŞİKÇİLER BAŞ TARAFTA OTURUYOR…”

DANIŞ- Adıyaman halk oyunlarında da bazı figürlerinde müdahaleler görülüyor…

ASLAN- Dünya hızla ilerlediği için Türkiye de ilerliyor. Bu hız yozlaşmaya neden oluyor. Mesela halay davul-zurnayla oynanır, şimdi yeni aletler ekleniyor. Her şey özünde kayboldu, halk oyunları da özünde kayboldu… Yıllarca bunun mücadelesini ettik ama yine Adıyaman deyimiyle “tırşikçiler” baş tarafta oturuyor, doğru söyleyenler en sonda oturtuluyor. Zaten bu nedenle yaklaşık 1.5 yıldır kendi kabuğuma çekildim.

DANIŞ- Sosyal medyada eserlerini yayınlıyor musun?

ASLAN- Rahmetlik Hasan Duymaz’ın oğlu Ozan Duymaz var, benim sosyal medya hesaplarımı o açtı. Ben fazla ilgilenmiyorum ama bazen de kendime çok kızıyorum, aslında ilgilenmek lazım. O anlarda “Allah’ın verdiği bu sesten Adıyamanlıları mahrum etmeyelim” diyorum.

DANIŞ- Anladığım kadarıyla biraz yorgunsunuz?

ASLAN- Şimdi ne diyeyim ki, eskisi gibi samimiyet, dostluk/kardeşlik yok. Kardeş kardeşine sırtını dönmüş, iki liralık mal için kardeş kardeşi mahkemeye veriyor. Allah bizi ıslah eylesin. Ummadığımız insanlar yalan söylüyor, biri birinin kuyusunu kazıyorlar, “falanın şunu-şunu var benimki niye yok” şeklinde bir rekabete girilmiş. Allah sonumuzu hayretsin.

DANIŞ- Müziği bırakıyor musunuz?

ASLAN- Bırakmıyorum ama şu anda bir soğuma dönemine girdim.

DANIŞ- O zaman yeni çalışmanız yok…

ASLAN- Güzel çalışmalar vardı da, artık biraz yaş ilerledikçe başkalarının önünü açalım. Mesela İdris Nebi Açıl kardeşim var, o çok güzel eserler yazıyor. Bazen “tam senlik bir eser var” diyor, diyorum “Mahmut Karadağ kardeşim var, konservatuar okumuş, başarılı bir arkadaşımız ona ver o okusun, o daha güzel yorumlar” diyorum. Yani zamanı gelince ardındakine yol vereceksin, engel olmayacaksın. Doğrusu kimseye “yok” diyerek incitmiyorum da çok da aktif değilim.

DANIŞ- Sanatın gelişmesi için sana fikrini sorsalar yetkililere ne söylersin?

ASLAN- Ben tüm Türkiye’ye sesleniyorum, Tayyip Erdoğan gelmiş diye, iktidarda diye, dindar diye kimseye sosyal faaliyetler veya sanat yapmayın demiyor. Yani bence demez, demiyordur. Herkes yaranmak için “ha bre” cami yapıyor; Hepimiz Müslüman çocuğuyuz, Müslüman’ız ama desinler diye yapıyorsanız çok tehlikelisiniz demektir. Senin Müdürün sofi diye gidip onun arkasında yağ çekmek için namaz kılıyorsan olmaz, Allah için yapacaksın kardeşim. Mesela Adıyaman halk oyunlarında dünya birinciliği olan bir memleket ama hani nerede? Belediyenin bir tabelası var, adı “konservatuar”, tabelası var “spor”, bunlar tabelayla olmaz. Şu anki Belediye Başkanımız Süleyman Kılınç’ın şahsına, kişiliğine bir şey demiyorum ama etrafındaki tırşikçiler “aman başkan şunu yapma-bunu yapma diyor”…Yapın, yapın… Sosyal faaliyet yapın. Abdulkadir Kırmızı her park açılışında sanatçıları çıkarırdı, bunlar da yapıyor ama desinler diye yapıyorlar. Yerel sanatçınıza, halk oyunlarınıza, çiftçinize, gazetecinize sahip çıkın.


DANIŞ- Teşekkür ederim.

(Röportaj: Mehmet Emin Danış)

adiyamandogruhaber

YORUM EKLE
YORUMLAR
Ramazan ozer
Ramazan ozer - 1 yıl Önce

Super olmus boyle sanacilar her zaman gelmiyor

SIRADAKİ HABER