KUR’AN’IN HANGİ EMRİNİ ANLAYAMADIN?

“İnsan gerçekten de tartışmaya düşkün bir varlık.” (18/54)

Günlerdir, gece-gündüz demeden “Kur’an’ı anlarız/anlayamayız, tarihseldi/değildi, hükümleri geçerli idi/değildi, lafzı-manası kime aitti vs..” şeklinde tartışıp duruyoruz. Kimimiz “Biz bu Kur’an’ı anlayamayız, bu bizi aşar” diyor, kimimiz “anlasak bile uygulayamayız, çünkü hükümleri tarihseldi” diyor...

Kur’an’ın hangi emrini anlayamadın be kardeşim? Söyler misin, Rabbimizin anlayamadığın için yapamadığın hangi ayeti var?

Veya Kur’an’ın hangi emirleri tarihsel? (Dikkat! Anlatıları değil, emirleri). Tarihsel öğe içeren birkaç konu/ayet uğruna (ki onların da verdiği nice mesajlar varken) Rabbimizin gönderdiği binlerce öğüdü/Kur’an’ı kurban etmeye (tarihe gömmeye) değer mi?

Şu emirlerin hangileri tarihsel? Mesela:

Allah’tan başkasına kul-köle olma, yalnızca Allah’a ibadet/kulluk et ve yalnızca O’ndan yardım iste. Ana-babana ihsanda bulun, onlara iyi davran, onlar seni bebekken nasıl şefkatle büyüttüler ise sen de onlara yaşlandıkları zamana öyle davran, “öf”  bile deme, güzel söz söyle (17/23, 24).

Bunların neresini anlayamadın? Veya bunun neresi tarihsel?

Allah’ın verdiği rızıklardan infak et (2/4), fakire, yoksula, muhtaca, sokak çocuklarına… da ver (9/60), akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver, ama israfta ileri giderek malını da saçıp savurma, infak ederken elini ne büsbütün kısarak cimrilik et, ne de tamamen açarak saçıp-savur, bu ikisinin arasında bir denge kur (17/26; 25/67), bollukta da olsan darlıkta da olsan infak et (3/134), açıktan veya gizliden (33/35), yeter ki infak et…

Bunların neresini anlayamadın? Veya bunların neresi tarihsel?

Yetimi gözet, sakın onu itip kakma, sakın yetimin malına çökme, sakın yetimin mirasına konacağım diye katakulli (hile) yapma, sakın! Açı, miskini, yoksulu, kimsesizi, muhtacı doyur, sokak çocuklarına sahip çık,  yaptığın iyiliği de kimsenin başına kakma, kimseyi minnet altında bırakma, herkese hakkını ver!

Bunların neresini anlayamadın? Ve bunların neresi tarihsel?

Sakın haksız yere bir cana kıyma, kimseyi öldürme, yalan konuşma, yalancı şahitlik yapma, iftira atma, dedikodu-gıybet etme, faiz yeme, hırsızlık yapma, bozgunculuk yapma, haksızlık yapma, kumar oynama, aklını örten içki/madde kullanma, cimri olma, fakirlik korkusu ile cimrilik etme, fakirlik korkusu nedeni ile çocuklarını öldürme...

Bunların neresini anlayamadın? Ve bunların neresi tarihsel?

Harama bakma, iffetsizlik yapma, açılıp-saçılma/cinselliğini teşhir etme, ırzını koru, zina yapma, nikâhsız ilişki yaşama, metres tutma/olma, dost hayatı yaşama, ticaretine haram karıştırma, tartını-terazini tam/adaletli yap... Bunların neresini anlayamadın? Ve bunların neresi tarihsel?

Dedikodu ve gıybet yapma, fısıldaşma, gizli konuşma, sır gözetleme, kimsenin arkasından konuşma, kimseyi hor görme, kimseye lakap takma, iftira atma ve atılan iftiraya da inanma, fasığın getirdiği habere hemen inanma/tetkik et, su-i zanda bulunma, davetsiz eve gitme, davetli olduğun eve gidince de ev halkını rahatsız etme, dünya malına tamah etme, ye-iç ama israf etme, cimrilik de yapma, cömert ol, tevekkül et ama tedbirini de al, çalış, gayret et, zira insan için kendi emeğinden başka bir şey yoktur, başkasına güvenme…

Bunların neresini anlayamadın? Ve bunların hangisi tarihsel?

Ailene, eşine, çocuklara, komşuya, çevreye, hayvana, çiçeğe, tabiata, her şeye, herkese iyi/güzel davran, asla nikâhsız olarak ilişki kurma, nikâhlı eşinin hakkını-hukukunu da koru ki aranızda sevgi, merhamet ve muhabbet olsun, adetli iken onu rahat bırak, üzerine varma, âdeti (regl) bitene kadar cinsel ilişki kurma, eşine mehrini hakkıyla ver. Ve verdiğin mehri de çirkeflik ederek geri almaya çalışma, eşinle iyi-güzel geçin, boşanacaksan da güzellikle boşan, yükümlü olduğun nafakayı ver, sakın mirasyedi olma, kızların/kız kardeşlerin mirasına konma, onları gasp etme…

Bunların neresini anlayamadın? Ve bunların hangisi tarihsel?

Emaneti ehline ver, emanete hıyanet etme, istişare et, istişarede yanılanı da kınama, herkesi/her sözü dinle ama en güzeline uy, elbiseni/bedenini temiz tut, güzel giyin, güzel konuş, münakaşa etme,  kimseye sataşma, sana sataşanlara da “selam” deyip geç, bilmediğin konularda ahkâm kesme, delilsiz konuşma, hakkında delil bulunmayan konularda temkinli ol, doğru ve güzel konuş, güzel söz söyle, mütevazı ol, kibirlenme, tevazu ile yürü, kızgın, öfkeli ve kaba olma, merhametli ol, affedici ol, sabırlı ol, öfkeni yut, sana yapılan haksızlığı bile güzellikle sav…

Bunların neresini anlayamadın? Ve bunların hangisi tarihsel?

Herkese adaletli davran, düşmanın bile olsa adaletten şaşma, tartını tam yap, ticaretine/terazine haram karıştırma, sahtekârlık yapma, boş yere yemin etme, verdiğin sözleri tut, yaptığın sözleşmelere uy, aleyhinde olsa bile anlaşmalarını bozma, kimsenin malına zarar verme, vadeli borçlanmalarını mümkünse yazarak kayıt altına al, darda olana borç ver, gerekirse ona ilave mühlet tanı,  ödeyemezse de bağışla, bil ki bu yaptığın karşılıksız kalmayacak…

Bil ki seni yaratan Rabbin seni gözetliyor da…

Sakın O’nu aklından çıkarma, O’nu her an anmaya çalış, O’ndan gafil olma, O’na dua et, hamdet, şükret...

Ve Rabbin için kıyam et, Rabbin için rükû et, Rabbin için secde et, affını da, mağfireti de O'ndan iste…

Sakın gösteriş için ibadet etme! Dini yalnızca Allaha özgüle. İbadetlerini yalnızca Allah için yap…

Yegâne gayen/hedefin O’nun rızasını kazanmak olsun…

Eğer bunu başarırsan, müjdeler olsun sana…

Bunların neresini anlayamadın? Ve bunların hangisi tarihsel?

Ve daha bunlar gibi nice öğütler… (Bunlar sadece bazı örneklerdi, Kur’an’ın emir ve tavsiyelerinin bunlarla sınırlı olmadığı malumdur.)

Hâsılı kelam, Rabbimiz Kur’an için “o bir öğüttür” diyor. Dileyen Rabbimizin bu öğütlerine kulak verir ve ondan istifade eder, onun rehberliğine tutunur, dileyen de kulağını tıkar…

Öğüt almak isteyenler için Kur’an apaçık ortada, yeter ki sen bunu iste, ama şu da bir gerçek ki herkes buna kendisi karar verecek, kimse kimseyi zorlayamaz…

Aksi halde ya sabahlara kadar ayet, hadis, nesh, tahsis, muhkem-müteşabih, mana-lafız, retorik, epistemoloji, ontoloji, antropomorfoloji vb gibi laflarla entellektüel/akademik artistliklerimizi sergiler veya Rabbimizin “Bir inek boğazlayın/kesin” şeklindeki apaçık/yalın bir emrini bile “Nasıl bir şey o, yaşlı mı, genç mi, sarı mı, siyah mı, sade mi alacalı mı, erkek mi dişi mi?” soruları ile karşılayan ve sonunda da Rabbimizin “Neredeyse yapmayacaklardı emrimi” (2/67-71) ihtarına muhatap olan Yahudiler gibi sahte hassasiyetler gösterir, dururuz…

Ya da –şu ayette ifade edildiği gibi- sırf tartışmak için, sırf Kuranın anlaşılamaz olduğunu veya tarihsel olduğunu iddia etmek için, günlük pratiğe yönelik olmayan konularda yani boş yere tartışır ve nafile bir çaba olarak adeta göğe zıpkın sallar dururuz;

“Kimisi karanlığa taş atar gibi ‘Onlar üç kişidir, dördüncüleri de köpekleridir’ der. Kimisi de ‘Onlar beş kişidir, altıncıları da köpekleridir’ der. Kimisi de ‘Onlar yedi kişidir, sekizincileri köpekleridir’ der. De ki: ‘Onların sayısını en iyi Rabbim bilir. Onlar hakkında bilgisi olan çok azdır.’ Onun için bu konuda açıkça belli olan şey dışında onlarla tartışma ve onların hiçbirinden de bir görüş isteme.” (Kehf, 18/22)"

Mehmet Tırpan

YORUM EKLE