KÜÇÜK GÜZELDİR...

Küçük Güzeldirya da Şehirlerin Büyümesine İzin Vermeyelim 

“Küçük Güzeldir” diye batılıların bir sloganı var bunu her yere; her alana uygulayabiliriz. Şehirlere, üniversitelere, bölgelere.. “büyük başın büyük sorunları olur” denir ya O yüzden sağlıklı bir şehir planlaması için “Küçük Güzeldir” sloganı çok önemlidir. Örneğin yeni bir üniversite açıldığı zaman her bölümün açılması gerekmiyor.  Oysa ayrı bir rektörlük yönetiminde Sağlık Üniversitesi diye sınırlı bir üniversite olabilir. Sosyal Bilimler Üniversitesi, Ziraat Üniversitesi diye ayrı rektörlükler  altında üniversite yapılanmasına gidilebilir.. Sınırları belirlenmiş bir üniversitenin hem yönetmesi daha kolay olur hem daha verimli çalışabilir.. Her neyse;

Gelelim şehirlere:

Büyükşehirler bugün suçluların kendilerini kolayca saklayabildiği suç işleme için uygun ortamlar haline dönüşmüş durumdadır. Şehir büyüdükçe en başta şehrin nüfus yapısı bozulur; kültürel yapısı yok olur, mimari yapısı yok olur. Tam anlamıyla kimlik kaybı gerçekleşir.. Aynı şehirde yaşayan insanlar bile farklı gezegenlerde yaşayan insanlar kadar birbirine yabancı olur. İnsanların dinlenme, kendilerini gerçekleştirme imkânları daha da azalır. Birey kendini yalnızlık duygusu ile kuşatılmış bulur.. Trafik, havakirliliği kalabalı gibi olumsuzluklar bir yana, doğal yaşamdan mekanik yaşama savrulan insanlar büyük şehirlerde daha az mutlu olur. Ayrıca büyüyen kentte maddi dengesizlikler daha da artar. Bunun sonucu sadece beslenme ve barınma için yaşayan; her gün büyük şehrin ürettiği yapay problemlerle tek başına uğraşan mutsuz birey ortaya çıkar. 

Büyük şehrin kültürü yok sadece sorunları vardır. Kültürel kimliğini kaybetmiş şehir insanın varlık alanını daraltan bir işlev görür. Mekan, anlamını; yani ruhunu yitirir..

Şehir kültürü binyıllar içerisinde insanların birbiriyle duygusal, etik ve estetik ilişkisi sonucu ortaya çıkan bir kültür olduğu için böyle bir ilişki biçimi şehir büyüdükçe ortadan kalkar. Büyüyen kentlerde ilişkiler daha faydacı olduğu için duygusal, etik ve estetik ortak bir ilişki biçimi gerçekleşmez. Bu durum bin yılların ürettiği kültürel mirasın da ortadan kaybolmasını getirir.  Büyüyen kentte cenazelerimizi dostlarımız omuzlarında taşımaz artık; belediye arabaları taşır. 

Şehir kültürü ortak değerlerin taşıcısı olduğundan sosyal kontrol mekanizmaları daha verimli çalışır. 

İnsanlar binyılların ürettiği kültürel kodlar ekseninde kollektif bir biçimde problemlerini çözebilir. Çünkü kültür herkesin içinde kendini bulduğu ahlaki, estetik ve duygusal değerlerden oluşur. 

Herkesin birbirinden haberdar olduğu ilişkiler daha duygusal daha az menfaate dayalı ya daha çok özverili olur.

Bu yüzden şehirlerin fazla büyümesine izin vermemek gerekir. Bunun için neler yapılabilir bunun üzerinde kafa yormak gerekir.  

HES Kodu Sağlık İçin Değil Büyük Şehirleri Korumak İçin Kullanılmalı

Aklıma birkaç çözüm önerisi geliyor. Bunların başında herkesin üzerinde ititfak ettiği göçün kontrol edilmesi meselesidir. Ancak büyük şehirlerin şimdiki sorunlarına ilişkin konuşacak olursak şehrin nüfusunun azaltılması konusunda neler yapılabilir konusunu düşünmek gerekir. 

Öncelikle büyükşehirler suçluların gizlenme mekânı olmaktan çıkarılmalıdır. Şehir ile herhangi ekonomik ve kültürel bağı olmayanların şehir ile ilişkisinin kesilmesi gerekmektedir. Bu yüzden büyük şehirlere uyum sağlayamayan insanların şehre girmesi kontrol edilmeli ve şehrin korunması noktasında her birine birer HES kodu verilmelidir. Bunlar:

Trafik magandaları

Uyuşturucu ve alkol bağımlıları

Şiddet ve nefret suçu işleyenler

Gıda üretiminde hile yapanlar

Fuhuş ticareti vesaire gibi işlerle uğraşanlar geldikleri yere geri gönderilmeli; tarım ve hayvancılık ile uğraşmaları sağlanmalıdır.

İmar konusuna dikkat edilmeli, büyüyen şehrin kenarında 200 m2 arsaya on katlı bina dikmeye izin verilmemelidir. Vesaire vesaire..

Bunlar çoğaltılabilir elbette. 

YORUM EKLE