KORONA KAYNAKLI ÖLÜMLER ÜZERİNE..

Dün sabah bir yakınımın taziyesine gittim ama baktım ki birden fazla tanıdığım orada ve hepsi cenazelerini defnetmek için sıra bekliyor.

İçim ezildi.. Bu kadar yoğunlukta ölüme hiç şahit olmamıştım diye düşündüm.

Cenazeleri defnettikten sonra işyerime dindüm. Tam işlere başlayacaktım ki bir yakınımın daha taziye haberini alınca tekrar mezarlığa gittim. Aman Allahım! Sabah gördüğüm manzara yine tekrar etti. Birden fazla tanıdığım yine cenazelerini defnetmek için sıra bekliyordu.

Ölüm ne kadar sıradanlaşmıştı.. Bunca cenaze arka arkaya defnedilirken, insanların artık yakınlarının cenazesini defnetmek için bile çekindiğine şahit oldum. Ve bir gün bunun benim başıma da geleceğini ve bu tablonun kaçınılmaz olduğunu kanıksadım.

Sadece Adıyaman'da bunca cenaze varsa ülke genelini düşünemiyorum bile. Hastaneye yatanların sağ çıkma olasılığı (yüzde bir gibi) çok büyük bir mucize. Buna defalarca şahit oldum. Bu tesadüf olamaz!

Artık komplo teorilerinden bıktım ve işi basite alan ve tedbirleri baştan beri sıkı tutmayan yetkilileri vicdanlarıyla başbaşa bıraktım.
Ama bunca ölümün arkasındaki hazin hadiseleri incelediğinizde nice hakikatler meydana çıkıyor ve nice ibretlik haller görülüyor. Aslında her hayat bir ibretler manzumesidir. Hüner ise onu görebilmektedir.

Bakınız korona vakasında iki, dört, sekiz can verdiğimiz günlerde daha büyük endişe yaşıyor ve korku içerisinde evlere kapanıyorduk.

Şu anda ise günde seksen, yüz, belki de daha fazla   vatandaşımızı kaybediyoruz. Buna karşılık "oh" diyoruz, ferahlıyoruz, seviniyoruz. İki, seksenden daha mı büyük anlamadım. Fark nerede? Fark, birinde ivme aşağı, diğerinde ise yukarı doğru gitmekte oluşudur.

Hepimiz mart ayından bu yana sayısı yirmiyi geçmeyen doktorları (hemen her kanalda) defalarca dinledik, izledik.

Ekranlara el yıkamayı yeni öğreniyor gibi baktık. Maskeyi nasıl takacağımızı, siyah mı, beyaz mı olması gerektiğini ve nihayet kendimizi nasıl izole edeceğimizi bihakkın öğrendik. Bunların dışında hiçbir bilgi (neredeyse) ilgi alanımıza girmiyordu.

Bir ülkenin 9 ayı bu konularla geçiriliyorsa o ülkenin geleceği kararmış demektir. Gençliği yitirilmiş olur...

Zira çok  geçmeden "biz koronadan hiç ibret almadık" konuşmaları başlayacak ve suçlamalar birbirini takip edecektir.

Şu görüldü ki TV’ler ruh meydanına kapalıdır! Onlar sadece maddi aleme, yani dünyaya açıktır.

Eh, yıllardır reyting kaygısından başka bir derdi olmayan zihniyet insana ne verebilecekti ki?

Peki, ölüm bizden uzaklaşıyor mu? Elbette hayır! O halde bir kez daha hayatın kendisinden ibret almadığımızın göstergesidir bu.
(Alana ders çok.)

Bence koronanın insanlar açısından en fazla konuşulması gereken bir hususu da kul hakkı olmalıydı.

Zira tedbir almayan ve yapılan ikazlara uymayan insanlar hastalığı başkasına bulaştırmaktaydı. 

Öyleyse herkes virüs taşıyabileceğinin idraki içerisinde hareket etmeliydi.

“Kişinin ölümüne sebep olan virüs ise de, onu taşıyan sen olabilirsin. Öyleyse bir veya birkaç kişinin ölümüne yol açabileceğin duygusu ile hareket et!” denilmeliydi. “Karşındaki dostun muhabbetle sana yaklaşacak olsa da sen, dur kardeşim de! Elini kalbinin üzerine koy buradasın seni seviyorum. Sen sıhhatli olsan da ben olamayabilirim, diyerek ikaz et!” deyip kul hakkının önemi vurgulanabilirdi.

Evet, bizim temelde en büyük eksikliğimiz kul hakkını unutmaktır. Trafikte, internet mecralarındaki hitaplarda, statlarda, hastanelerde kısacası bilumum bütün günlük faaliyetlerimizin içerisinde en büyük hastalığımız olarak göze çarpmıyor mu?

Belki bir daha görüşüp helallik alma imkânını asla bulamayacağımız bu insanların yarın haklarının alınmayacağını, sorulmayacağını mı düşünüyoruz? "Ben yaptım oldu" deyip kendimizi akıllı mı biliyoruz?

Böyle düşünüyorsak ahiret hayatı ile de problemimiz var, demektir. Kul hakkını öylesine unuttuk ki korona da hatırlatamadı, demektir!

Şu anda hasta yataklarında şifa bekleyen tüm insanlığa acil şifalar diliyorum. Rahmete erenlere de Rabbimden af ve mağfiretler diliyorum.

Rabbim yöneticilerimize de bizlere de akıl, fikir versin ve o akli tüm insanlığın faydasına kullanmayı nasip etsin. (AMİN.)

YORUM EKLE