KAYIP ŞEHİRLER

Kayıp Şehir;

Kayıp Şehir ifadesi kültürel ve sosyal dokusunu kaybetmiş şehirler için kullanılabilir.  

Yani şehri şehir yapan temel özellikleri ortadan kalkmış şehre kayıp şehir diyebiliriz. 

Bugün Türkiye'nin birçok ili kayıp şehir statüsündedir. Hiçbir güzelliği kalmamış; kendine ait hiçbir özelliği olmayan, sadece barınma ve beslenme amacıyla genişlemiş, büyümüş bir tür obezite yaşayan şehirlerdir bunlar.

Sağlıksız göç ve sağlıksız şehirleşme anlayışı şehrin yok oluşunu getirmiştir. Ufuksuz, kendi tarihinden, kültüründen sanatından kopuk anlayışların egemen olduğu yerlerde şehrin yok olması kaçınılmazdır. Bu şehirlere kadavra şehirler bile diyebiliriz.

Ben küçükken Bahçelievler çok güzel ve özel bir yerdi.

Evler gerçekten bahçeliydi. Amerikan filmlerinde izlediğimiz O sokaklar vardı. Hatta bizim evin bahçesinde bir dut ağacı, bir de ceviz ağacı vardı. Bazı evlerin bahçesinde kayısı ağaçları falan da vardı. 

Mahallede buluştuğumuz yer bir ağaç altı idi. Hatta hatırlıyorum Harhara giderken yolda çalıdan yemişler toplardık.  
Orada bile yol üzerindeki evler meyve ağaçlarından görünmezdi bile.

Yani şu an Adıyaman'da eski garajın tam karşısında çok büyük kayısı erik ağaçları vardı.

Adıyaman dünyanın en verimli ve bereketli topraklarındandı; Halen de öyledir... 

Dünyanın en güzel üzümlerinin, kayısılarının, incirlerinin, narlarının, dut ve cevizlerin yetiştiği; hatta şehrin merkezinde yetiştiği bir yerdi Adıyaman.

Adıyaman'a en son birkaç sene önce gittiğimde bunların hiçbirini göremedim. Hatta bahçesinde oynadığımız Dursun Çavuş Camii'ni bile zor gördüm. 

Binaların, betonların arasında sıkışmış kalmış.. Oysa bir caminin etrafında hiçbir zaman bir yerleşim olmaması gerekirdi.

Trafiğe kapalı alanların yok olduğu; yürürken bile alabildiğine dikkatli olmanız gereken, çocuk oyun alanlarının çok fazla olmadığı, çocukların, insanların, hayvanların, bitkilerin yani yaşamı oluşturan bütünlüğün ortadan kalktığı sadece kar ve ranta dayalı bir kentleşmenin acı sonucu..

Kayıp bir şehir…


Tarih Ve Şehir

O halde ne yapılabilir. Geri dönmenin, geri dönüşümü mümkün olmadığı düşünüldüğünde geleceğe dönük bazı şeyler konuşmak gerekir.

Kafamdaki tasarım şudur: Aslında Türkiye'de her ilin kenarına yüz-yüzelli sene  öncenin geleneksel mimari çizgileri esas alınarak yeni şehir çekirdekleri inşa edilebilir. 

Önümüzde birçok şehir modeli vardır. Bu coğrafyada henüz tamamıyla yok olmayan  kadim şehirler vardır. 

Mardin, Urfa, Diyarbakır, Bağdat vardır.. Hem iklim olarak hem coğrafi olarak Adıyaman'ın geleneksel yapısı için örnek alacağı şehirlerdir buralar. 
Urfa modeli çok önemlidir. Urfa'da da yeni binaların hiçbirinde iklim ve tarih düşünülmemektedir. 

Oysa  Urfa'da yeni binalar mesela Harran evleri gibi yapılabilirdi. TOKİ bu şekilde evler yapabilirdi. 

İklim Ve Şehir


Eskilerin Harran evlerini kümbet gibi yapmalarının sebebi büyük ölçüde iklimle ilgilidir.  

Diyarbakır, Mardin, Kilisde daracık sokaklar da iklim ve güvenlik esas alınarak yapılmıştır. 

Kabaltı dediğimiz yerler insanları güneş ve sıcaktan koruyan taş yapının serinliğini sunan; sosyal yaşamlarında güneşe daha az maruz kalmalarını sağlayacak bir anlayışla yapılmıştır.. 

Hatta eski tarz evlerde güneş için güneş almayan özel mekanlar yapılmış;  bir ucu hamam olarak tasarlanmıştır. İrandaki Yezd şehri bu konuda muhteşem bir örnektir.

Mesela yeni bir Adıyaman TOKİ önderliğinde kurulduğunda bunun için en uygun yer Çelikhan yolu üzerinde yüksek bölge olabilir. 

Adıyaman’ın klimasıdır orası.

Harran evleri esas alınabilir. 

Şimdi bu ekonomik koşullarda bunlar nasıl olacak dişye soran olabilir... Ekonomi ile alakası yok bu durumun.. 

Her zaman geleneği, geleneksel çizgileri, iklimi, insan ilişkilerini, tabiatı esas alarak toplu konutlar yapabiliriz. Yeter ki bu konuda kafa yoralım.

Böyle ürettiğimiz şehirlerin ekonomik yapıyı nasıl şahlandırdığını sonra görürüz..

Gelelim sıcak iklim ve su ilişkisine…

Nehir Ve Şehir


Bütün dünyadaki şehirler genelde özellikle Avrupa'da nehir kenarına kurulur. Oysa ne Abuzer gaffar çayı ne de Göksu nehri'nin şehir ve sosyal yaşamla bağı bulunmamaktadır. 

Adıyaman olarak Göksu Nehri’nin veya Abuzer Gaffar Çayının kenarına eski tarz bir şehir kurulabilir. Orada (ağaçlandırılmış) yürüyüş yolları, aile plajları, trafiğe kapalı taş yaılardan oluşan bir küçük şehir kurulabilir. Göksu nehri etrafı da aynı şekilde ormanlaştırılarak, sandallarla seyahat edilen, su sporlarının yapıldığı bir nehre dönüştürülebilir.

(Devam edeceğiz inşallah.)

YORUM EKLE
YORUMLAR
Osman Danış
Osman Danış - 3 yıl Önce

Çok isabetli bir konuyu ele almışsınız Bülent Bey. Keşke şehrin Belediye Başkanları bu yazıyı okusa. Emeğinize sağlık.

Sinan Temel
Sinan Temel - 3 yıl Önce

Yüreğine sağlık... Şehri eskiten, hor ve hoyratça kullanıp yok eden, şehrin kaygısını ve derdini çekmeyenler için "yeni" ya da "yenileme" diye düşünceleri de olmaz. Güzel önerileri keşke göz önüne alıp en azından tartışsalar...

Abdulkadir Kılınç
Abdulkadir Kılınç - 2 yıl Önce

Muhteşemsin abim benim elimden tutup meram sinemasının önünde gülle oynadığım yıllara götürdün Allah razı olsun senden abim