HZ. HIZIR'IN KAHTA'YA GELDİĞİ KONULU MESEL

Duyulup anlaşıldığında insanlara faydalı bilgiler veya hayati dersler veren atasözlerine mesel ya da misal denir. 

Eskiden neredeyse her aile büyüğünün yaptıği gibi rahmetli babam da her fırsatta bize mesel anlatarak eğir, bu tür gizemli örnek bilgilerle geleceğe hazırlardı.

O mesellerden birine göre;

1930'larda Adıyaman'ın doğu ve güneyinde yani eski Samsat ve Kâhta ilçeleri çevresinde büyük etkisi olan kıtlık yaşanmış.

O dönem güvercin büyüklüğünde çekirge yağmuru da yaşanmış. Köylüler ellerine geçirdikleri değnek, kürek, orak, tırmık ve benzeri şeylerle büyük çember halinde dizilir sonra arada kalan çekirgelere vura vura çemberi daraltarak mücade etmişler.

Tabi bu çekirgeler de kondukları ağaç, tarla veya bahçeleri saniyeler içerisinde talan eder, viraneye çevirirmiş.

(Allah böyle felâketten hepimizi korusun.)

İşte, meselimiz de bu kıtlık döneminde yaşandığı iddia edilen mistik (gizemli) olaydan oluşuyor.

Kendisini bulup izin alma şansım olmadığından soyadını söylemeyeceğim Habip isimli Kâhtalı bir arkadaşımın Arap lakablı dedesi çoluk-çocuğunun aç kalması ihtimaliyle yardım toplamaya karar vermiş.

Eşeğinin ipini tutup yavaş yavaş o köy senin, bu köy benim demeden dere-tepe dolanmış; deyim yerindeyse çalmadık kapı bırakmamış.

Yardım istemek üzere çaldığı bütün kapıların sahipleri kendilerinin de kıtlık mağduru olduğunu ifade ederek bu garibanı boş göndermişler.

Bir-iki hafta köy köy dolaşmaktan yorulan Arap dede çaresiz Kâhta'ya dönmüş.

Arap dede, kendisini bekleyen ailesine hiç birşey götürememenin üzüntüsüyle evinin sokağına girdiği saatlerde birkaç yüz metre uzaktaki evinin kapısı çalınmış.

Kapıyı açan evin annesi (aklımda kaldığı kadarıyla) Fatma nineye "kızım Arap'ın evi burası mı" diye soran oldukça yaşlı, ak sakallı bir zatmış.

"Evet, dede burası" cevabını alan zat, ipini tuttuğu eşeğinin sırtındaki buğday çuvalını göstererek "bu buğdayları o gönderdi, kendisi de yolda, geliyor" demiş.

Fatma ninenin gösterdiği bahçe içindeki duvara çuvalı yaslayan dede, "otur dinlen, su vereyim iç" gibi davete olumsuz cevap vermiş, "gitmem gerek" diyerek evden çıkmış.

Dedenin çıkışından saniyeler sonra Arap dede kapıya varmış. Eşine eli boş dönmenin üzüntüsünü ifade ettiğinde "olur mu, bu çuvaldaki buğdayı sen göndermedin mi" diyen eşine şaşkın ifadelerle bakıp "yoo.. kim getirdi" diye sormuş.

Saniyeler içinde geçen bu konuşmaya "aha işte şu giden dede getirdi" diye diğer yaşlıyı gösteren Fatma nine birden o zatın gözden kaybolduğunu görmüş.

O zatın mağdur ve mazlum olanların imdadına Allah'ın izniyle yetişen Hz. Hızır olduğu düşünülüyor.

Tartışmalı olan rivayetlere göre Hızır, Hz. Âdem’in çocuklarından Kābil’in oğlu Hazrûn veya Hz. Nûh’un oğlu Sâm’ın torunlarından Belyâ b. Melkân yahut Hz. İshak’ın torunlarından Hazrûn b. Amâyîl’dir.

Bunun yanında onun Hz. Hârûn’un soyundan geldiği, isminin Hadır b. Âmiya veya Hadır b. Fir‘avn olduğu yahut Kur’an’da adı geçen İlyâs veya Elyesa‘ın Hızır’ın kendisi olduğu öne sürülür.

Hz Hızır'ı İlyâ veya İlyâs olarak isimlendirenler de var.

Mehmet Emin Danış

(2019)

YORUM EKLE
YORUMLAR
Mahmut Arslan
Mahmut Arslan - 2 yıl Önce

Hz.Elyesa, nın türbesi Adıyaman Gaziantep arasında, Araban,a birkaç km sağdaki tepenin üzerinde dir.. Güzel bir mesel.. iyilikler yaptırmaya teşvik..