GÜLÜŞÜ ÇALINMIŞ KADINLAR...

Nedenini bilmediğim bir boşluktayım.

Yaşamak istediklerimi yaşamadan son durağa gelmiş gibi hisediyorum.

Bir yanım yaşayabilecekken yaşayamadığım mutluluklarıma ağıt yakarken diğer yanım aç mideyi su ile doldurmuş kişiler gibi istemsiz bir tokluk hissiyle tok duruyor ama biliyorum ki her duyguya aç..  her duyguya tecrübesiz.. acemi...

Sanırım hatalarımla tecrübe etmeme müsade edilmemenin acemiliği bu duygularım.

Şu anda yaşadıklarım ve yaşayamadıklarımı tartıyorum: Terazi yanıltmadı beni, gözlerim nemli, meğerse hayatımı çalmış benden zaman!

Ne çok isteyipte yasayamadıklarım varmış meğer.

Sanki saatler durmuş nefesim her an kesilecek gibi; sahi istediğim durağa vardım mı? (Keşke dolmuşta uyuya kalmış yolcu misali bindiğim durağa doğru başa dönsem.)

Hayata karşı bir tokluk hissi var, hersey bitmiş sanki..

Herşeyi bitirdiler..

Her gelen bir şeyler çaldı.

Kimi gülüşümü, kimi acıma hissimi, kimi gençliği mi.. kısacası hayatımı.

Bunlar anneliğimin  sadakası olsun  isterim. Zira elimde kalan tek şey, hayata tutunma sebeplerim olan çocuklarım. Herseyime sizler son verdiniz ama anneliği çok görmeyin, huzur bulduğum tek yer .. çocuklarımın küçük ama kocaman sarılan kolları. Bu dünyada yer edindiğim memleket, edindiğim tek yer o küçük kalpleri.

Onun için gelmiş olsam da son durakta inmek istemiyorum bu sefer.

Çok konuştum, bir çok kadını dinledim; her gülen gerçekten gülmüyormuş onu öğrendim.

Kimse oturduğu yerden akıl hocalığı  yapmasın.

Bir de sizler giyin kınadıklarınızın ayakkabılarını; onun geldiği yolllardan siz gelin bakalım, nasıl geleceksiniz.

Gülay Akar

YORUM EKLE