GAZETECİLER VE TİMSAH GÖZYAŞLARI

Timsahlar bir şey yediklerinde gözyaşı dökermiş ve timsahlar kendi yavrularını da yermiş; bir şey yediklerinde dökülen gözyaşları ise kederden değil, zevktenmiş… Ne derece doğru bir bilgidir bilemem, zoolog değilim ama timsahlarla ilgili bu yaygın inanış tam da biz basın mensupları ile toplumumuza uyuyor…

Ne zaman ki, basınla ilgili bir konu gündeme gelse, ne zaman 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü etkinlikleri başlasa, başta politikacılar olmak üzere neredeyse her dernek, oda, vakıf, sendika ve kamu yöneticisi methiyeler dizen açıklamalar yapar, yayınlanması talebi ve temennisiyle bize gönderir. Biz de kimseyi kırmayız, yayınlarız.

İşte, yine 10 Ocak günü geldi ve çarşaf çarşaf açıklamalar, sosyal medya mesajları yağmuruna tutulduk.

Her biri özenle seçilmiş cümlelerle dolu bu açıklamalara bakınca “biz neymişiz yahu” ve “bizi ne kadar da seviyor/önemsiyorlar” der ve aslında inanmadığımız bu cümleleri tevazu gereği kabul ederiz.

Peki, gerçekten de bize önem veriyor musunuz?

Nerede, hani verdiğiniz önem?

Aslında timsah gözyaşı döktüğünüzü bilmiyor muyuz? Gerçekten önem verseydiniz basınımız şimdiki hallere düşer miydi?

2000’li yılların başında 500 liraya yayınladığımız ilan ve reklamlarınıza aradan geçen bunca yıl ve krize rağmen 150-300 lirayı bile vermekten imtina eden sizlerin bize önem verdiğinize nasıl inanacağız?

Tarih boyunca neredeyse bütün siyasi partiler dönem dönem ülkeyi yönetti, şon 19 yıl da AK Parti iktidarına şahidiz. Nerede basına vaat edilen değer ve destek? Hele hele son iki yıldır bizleri perişan eden pandemi tedbirleri ve 20 Aralıktan beri boğuştuğumuz ekonomik krizin altında bir bir ezilerek azalan basın kuruluşları ve çalışanlarının ne durumda olduğunu gerçekten önemsiyor musunuz?

Üç-beş basın kuruluşuna (ki, o da işinize gelen) verdiğiniz ilan ve reklam bedelleriyle siz olsanız geçine bilir misiniz? Yayınladıkları ilan ve mesajın bedelini ödemeyenler de ayrı mesele…

Her şeye para bulanlarınız ne hikmetse iş basına destek vermeye gelince bütçesi tükeniyorken size nasıl inanacağız?

Peki, biz nasıl güçleneceğiz, topluma/vatana hangi güçle destek olacağız, kamusal görevimizi nasıl yerine getireceğiz?

Bakın birer birer tükeniyoruz!

Hani Ali Deniz, hani Sami Nakipoğlu, hani Mahmut Nedim Pektaş, hani Fadil Binzet, hani İbrahim Halil Çeliker, hani Hacı Bozkurt… Aramızdan birer birer ayrılan üstatlarımızı rahmetle anmanız yetiyor mu?

Şu son 40 yılda kaç gazetemiz, radyomuz, dergimiz, televizyon kuruluşumuz kapandı, biliyor musunuz? Kaç meslektaşımız ayakta durmak için ek meslek yapmak durumunda biliyor musunuz?

Tevazuları gereği sessiz duran ama özellikle son iki yılda basına gerçekten ve içten maddi/manevi destek veren KONUKOĞLU ve ERDEMOĞLU aileleri dışında kimse kusura bakmasın… (Bu vesileyle her iki ailenin fert ve çalışanlarına bir kez daha teşekkür ediyorum. Allah onlardan razı olsun, her iki cihanda yardımcıları olsun.)

Timsah gözyaşınızı boşuna gizlemeyin, samimi olduğunuza inanmıyorum.

Mehmet Emin Danış

YORUM EKLE
YORUMLAR
Yaşar Hamurcu
Yaşar Hamurcu - 2 yıl Önce

Diline sağlık...