''GAYR-İ METLÛV'' İFTİRASI..

VAHİY YALNIZ KUR'ANDADIR.

Gelenekçi din zihniyetinin uydurma hadisler temelinde içtihada dayalı mezhepçi din anlayışının ortaya çıkardığı en önemli din tahrifatlarından biri de ''Peygamberin her sözü vahiydir'' iddiasıdır.

Bu iddia tamamen uydurma, Kur'ani bir temeli olmayan, tevhide aykırı, şirke götüren gelenekçi/atalar din anlayışının hezeyanlarından başka bir şey olamaz. 

Nebimiz adına ve O'na iftira edilerek uydurulan hadislere koşulsuz ve sorgulamadan iman etmenin bir çeşit altyapısını oluşturmak için, Kur'anda bildirilen ilahi mesajın yani vahyin dışında da Nebimize vahiy geldiği ve bu vahyin Kur'anda değilde hadis kitaplarında yazılanlar olduğu, adının da ''gayri metluv vahiy'' olduğu yalanını ortaya atmışlardır. 

Yüce Allah Kur'an için; "Yeterli (Ankebut/51), , Ayrıntılı (Nahl/69), Kolaylaştırılmış (Kamer/17), Apaçık (Yasin/69), Açıklayıcı (Nahl/89),
bizzat Ben açıkladım (Hud/1) tamamladım (Maide/3),  Eksik bırakmadım (En'am 38 ve 115)"  dediği halde, adeta Allah'ı yalanlarcasına, Kur'anda ''güya'' eksik, açıklanmayan, tamamlanmamış olan konuları, ibadetleri, hükümleri Nebimize gelen bu gayri metluv vahiy sayesinde, Allah'ın açığını kapatırmışçasına Nebi'nin tamamladığını, bu sayede açık ve yeterli olmayan Kur'an'ı açıkladığını iddia etmişlerdir.

Uydurdukları mezhepçi dinlerini din adına legal hale getirmek için, Kur'an da bulamadıkları, iddialarına dayanak yapamadıkları şeyleri ''güya'' Kur'an dışı gelen bu vahye dayandırıp yazdıkları hadis kitaplarına koyarak, şeytanın bile aklına gelmeyen bu yöntemi kullanmışlardır.

Bu din zihniyeti diyor ki;
 ''Peygamberin her söylediği vahiydir. Necm Suresi’nin 3. ve 4. ayetleri der ki, Peygamber arzusuna göre konuşmaz; söyledikleri vahiy edilenden başkası değildir. Bu yüzden Peygamberin hayatı boyunca söylediği her söz ve yaptığı her şey Allah’tan gelen vahiydir.''

Halbuki bu ayette; ''Allah Resulü'nün elçilik görevini yaparken, sadece Allah'ın kendisine vahyettiğini olduğu gibi, ilavesiz-eksiltmesiz tebliğ etmesini, ilahi mesaja yani vahyedilen Kur'an ayetlerine asla kendi kişisel, beşeri görüş ve düşüncelerini katamayacağını, çünkü dinin sadece ve tamamen ''Allah'tan gelen'' demek olduğunu, Nebi bile olsa beşeri sözlerin (hadislerin) din olamayacağı'' uyarısı yapılmaktadır. 

İşte bu uyarı da şu ayette gayet net ve açık bir tehdit ile yapılmaktadır;

* ''Eğer Muhammed kısmen dahi, söylemediğimiz sözler uydurarak Bize isnat etseydi, onu kudretimizle kıskıvrak yakalar, sonra da şah damarını kesip canını alırdık!'' (Hakka/44-45-46)

Görüldüğü gibi Muhammed (A.S.)'in elçilik görevi sadece Allah'ın Kur'anda yazılı olan ve kıyamete kadar korumam altındadır dediği, tek bir harfi dahi değişmeyen Kur'an ayetlerini içeren VAHYİ tebliğ etmesiyle sınırlıdır. 

Bu ayetler dışında O'na indirilmiş başka bir VAHİY yoktur. Olsaydı ve bunlardan da sorumlu olsaydık, herhalde bunlarıda Kur'an içine dahil ederek insanlara ulaştırmak Allah için zor olmasa gerek, değil mi.

Sadece kitabın kalınlığı biraz daha artardı o kadar.

* ''Yoksa, “Onu uydurdu” mu diyorlar? De ki: “Eğer doğru iseniz, Allah'tan başka, gücünüzün yettiklerini çağırınız da, onun benzeri bir sûre getiriniz.” (Yûnus/38)

* ''Eğer kulumuza indirdiğimiz Kur'andan şüphe ediyorsanız, siz de onun bir sûresinin benzerini getiriniz ve eğer sözünüzün eri iseniz Allah'tan başka tapındıklarınızı da yardıma çağırınız.
Kur'anın veya on sûresinin benzerini getiremediniz; bir sûresinin benzerini de asla getiremeyeceksiniz. O halde yakıtı insanlar ile taşlar olan ve kâfirler için hazırlanmış bulunan ateşten korkun! (Bakara/23-24)

Yukarıdaki ayetlerde yer alan meydan okumada, inanmayanlardan, Rasulullah'a indirilene benzer bir sûre getirmeleri isteniyor. Biliyoruz ki sûre, Kur'andaki parçaların adıdır. 

Gelenekçi mezhepçi din anlayışı tarafından Allah’ın vahyi olarak nitelendirilen hadis kitapları ve diğer geleneksel kaynaklar sûrelerden oluşmaz. O halde Allah’ın, elçisine indirilenden kastı sadece Kur'andır.

* ''Belki de sen; onlar, ‘O’na bir hazine indirilseydi, yahut beraberinde bir melek gelseydi ya!’ diyorlar diye göğsün sıkışıp daralarak, SANA VAHİY EDİLMEKTE OLANIN bir kısmını terk etmeye kalkarsın. Gerçek olan şu ki, sen sadece bir uyarıcısın. Allah ise her şey üzerinde bir Vekîl’dir. Yoksa, ‘Onu kendisi uydurdu’ mu diyorlar!

De ki: ‘Öyleyse hadi, onun benzeri, uydurma on sûre de siz getirin; eğer doğru sözlüler iseniz, Allah’tan başka çağırabildiklerinizi de çağırın.'' (Hûd/11-12-13)

Yukarıdaki ayette geçen “SANA VAHİY EDİLMEKTE OLAN” ifadesi Resûle indirilen vahyin tamamına karşılık gelmektedir. Burada geçen vahiy Kuran’dır. Zira Resûlün getirdiği mesajı yalanlayanlara meydan okuyan Allah, onlardan Kur'andaki sûreleri taklit etmelerini istemektedir. 

Allah, inanmayanlara meydan okurken onlardan, başka bir kitap ya da sözü taklit etmelerini istememektedir. 

Eğer Allah Resûlü'nün Kur'an dışındaki sözleri de vahiy olsaydı, o zaman meydan okumada inanmayanlardan sadece Kur'an sûrelerini taklit etmeleri istenmeyecekti. 

Yukarıdaki ayetler açıkça göstermektedir ki Allah tarafından indirilen, VAHİY EDİLEN TEK KAYNAK KUR'ANDIR. 
Şimdi Necm Suresi’nin ilk dört ayetine bakalım: 

* “Battığı zaman yıldıza and olsun. Ki arkadaşınız ne saptı ne de azdı. O arzusuna göre de konuşmuyor. İndirilmiş bir VAHİYDEN başkası 
değildir o.” (Necm/1-2-3-4) 

Yukarıdaki ayetlerde geçen “VAHİY” nedir?

Nebimizin her sarf ettiği sözcük VAHİY midir?

Şu ana kadar üzerinde durduğumuz ayetler Nebimizin ağzından çıkan her sözün vahiy olmadığını bize gösterdi. 

Peki o zaman vahiy nedir?

Vahyin ne olduğunu anlamak için Şura Sûresi’ne bakalım: 

* “İşte böyle! Biz sana Arapça bir Kuran VAHİY ettik ki, ülke ve medeniyetlerin anasını ve çevresindekileri uyarasın. Ve toplanma günü konusunda da uyarıda bulunasın. Hiç kuşku yok o günde. Bir bölük cennettedir, bir bölük ateşte.” (Şûra/7) 

Allah bu ayette, Rasulullah'a VAHİY EDİLENİN arapça bir KUR'AN olduğunu söylüyor. Resulullah'ın Kur'anda yer alan bir ifadesi de bunu destekliyor:

* “Bu Kur'an bana VAHİY OLUNDU Kİ, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım.” (En'âm/19)

YORUM EKLE