EHLİ SÜNNET KUR’ANA KARŞI PARELEL BİR DİN MİDİR?

Ehli Sünnet vel Cemaat  kelimesi hicri ikinci asırdan sonra kullanılan bi'dat/yani sonradan uydurulan bir kelimedir.

Ehli Sünnet Rivayetlere dayalı hadisleri ayetlerin önüne çakartan ve Kur’anda yaklaşık 750 ayet civarında ayeti nesh eden, 

Yani hükmünü geçersiz sayan,

Ve Peygamberi din de Şârî kabul eden bir sürü şirk ve hurafe içinde olan bir mezhepdir. 

Allah, iman edip salih amel işleyene sadece MÜSLÜMAN ismini vermiştir.

Bunun dışında bir müslüman başka bir isimle asla kendini isimlendiremez. (Hac/78., Fussilet/33)

Tarihte hurafeci din adamları müslümanlara çeşitli isimler takarak onları şirke sevkettiler. 

Mesela: EHLİ SÜNNET, ŞİA, HANEFİ, ŞAFİİ, MALİKİ, HAMBELİ, MATURİDİ, EŞARİ, SELEFİ, NAKŞİBENDİ, KADİRİ, RUFAİ ve diğerleri….?? 

Ne acıdır ki Kur'anın anlamından uzaklaşarak
Müslümanları böyle fırkalara ayırarak şirke düşürdüler. (Enam/159., Rum/31.32). 

Ehli Sünnet mensupları hadisleri Kur’anla yarıştırarak adeta müstakil bir din haline çevirdiler.  

Peygamberi dinde Allah’ın ortağı ilan ettiler. 

Ve böylece Ehli Sünnet, Kur’ana karşı parelel bir DİN olmuş oldu. 

Allah dinini Kur’anla tamamladı ve dinde hiçbir eksiklik bırakmadı.(Maide/3., Enam/38.114.115., Nahl/89)

"Ehli Sünnet", Kur’anı yetersiz görüp binlerce uyduruk hadisi güya Peygamberin sözüymüş gibi kabul edip Allah’ın eksiksiz dinine sokarak dini bozdular.

Hem itikadi konularda hem de fıkhi konularda hurafe dolu bir DİN icad ettiler. 

Ve böylece Allah’a din öğretmiş oldular.

De ki: "Siz Allah'a dininizi mi öğretiyorsunuz?" (Hucurat/16)

Artık Allah’a din öğretmekten vazgeçip onun tastamam kitabı olan Kur’anı iyi bir şekilde anlayarak ve Dini Allah’a has kılarak ona yönelmeliyiz. 

Peki "rivayetler" ne olacak derseniz. "Onlardan adet, gelenek, görenek, kültür ve tarihi veri olarak     faydalanabiliriz; bundan bir sakınca yoktur. Ehli sünnet olmayan cennete giremez" iddiasına cevaben...

Öncelikle bu fikir yozlaşmış ehli kitabın 1400 seneki iddiasının Arabî versiyonudur.

Önce tüm peygamberlerin müslüman olduğunun bildirildiği ayetler:

İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyandı: Ancak, O hanif (muvahhid) bir Müslümandı, müşriklerden de değildi. (Al-i İmran Suresi/67)

Hz. Musa’nın beraberindeki kimselerden “Müslüman” olarak bahsettiği ayet:

Musa dedi ki: “Ey kavmim, eğer siz Allah’a iman edip Müslüman olmuşsanız artık yalnızca O’na tevekkül edin.” (Yunus Suresi/84)

Hz. İsa’nın yanındaki Havarilerin de kendilerini Müslüman olarak isimlendirdikleri bir ayet:

Hani Havarilere: “Bana ve elçime iman edin” diye vahy (ilham) etmiştim; onlar da: “İman ettik, gerçekten Müslümanlar olduğumuza sen de şahid ol” demişlerdi. (Maide Suresi/111)

Yani ayetlerde açıklandığı gibi tüm peygamberler insanları "müslüman" olmaya yani Allah'a teslim olmaya davet etti. Bu sıfatı beğenmeyen gruplar yeni sıfatlar üretip kendi gibi inanmayanları tekfir ilan ediyor.

Yani Hz. Musa'nın kavmi müslüman sıfatını beğenmeyip kendini yahudi ilan ediyor.

Hz. İsa'nın kavmi müslüman sıfatını beğenmeyip kendini hıristiyan ilan ediyor.

Ve iki grubun iddiası:

Bakara Suresi, 111: “Yahudi veya Hıristiyanlardan başkası cennete giremez,” dediler. Bu, onların kuruntusudur. De ki: “Doğru sözlüler iseniz delilinizi getirin.”

Görüldüğü gibi, Yahudi ve Hıristiyanlar da, kendilerinden başkalarını cennete layık görmeyip dinlerinde bir yalan uydurmuşlar. Allah ise onlardan delil istiyor. 

Gelinen noktada bugün ise Kur'ana ve Hz. Muhammed'e iman ettiğini söyleyen gruplar  müslüman sıfatını beğenmeyip kendini ehli sünnet ilan ediyor. 

Ve kendilerini cennetlik, kendisi gibi iman etmeyeni cehennemlik ilan ediyor.

"Ehli sünnetten başkası cennete giremez" gibi bir iddianın kaynağı yoktur.

YORUM EKLE