DEPREM KADER MİDİR?

Evet!

DEPREM de, ALLAH'IN- insanlar bir "İBRET ve TEDBİR" alsınlar diye yarattığı;

İLM-İ Hak olan İSM-İ HİKMETİNİN sınırsız Kudret, Azamet ve Celadet sıfatından tezahür eden muhkem bir KADER biçimidir..

Ancak!

Sanıyorum ki Yüce Allah onu (depremi) diğer doğal (rüzgâr,  yağmur, kar ve boran) gibi olguları; Doğa "HAYAT Ve MAHLUKAT" zarar görsünler diye değil, ona biçtiği hayatı (ÖMÜR SERMAYESİNİ) dosdoğru, yerinde ve zamanında titizlikle kullanarak onu (emin ve güvenli, huzur ve mutlu) kılıp/ yaşasınlar diye yaratmıştır..

Çünkü!

Eğer Allah'ın muradı -deprem gibi doğal olgu ve olayla- insanların (canına/malına) zarar vermek olsaydı; Onu çok kısa (3-5) saniyelerle sınırlamaz, saatlerce sürdürür ve insanlarla beraber bütün "MAHLUKATI ve KAİNATI" da tamamen "HELAK" ederdi.

Yani!

İşin doğal yapısını (KADERİNİ) ve de Onun (nerde, neden, niçin, kim ve ne adına, nasıl bir fayda ve yarar) planlanarak "YARATILDIĞINI" bilmeden ve kavramadan ahkam kesmenin, üstünde abuk/ sabuk konuşup kafaları karıştırmanın bir fayda ve yararı yok; Allah kendi işine bakıyor- herkes de kendi işine baksın ve eğer birazcık insanlığı "AKIL, İZAN VE VİCDANI" varsa, işin "İBRETİNİ" görsün ve dönsün kendi "TEDBİRİNİ" alsın ve de "TAKDİRİ" de ancak Yüce "ALLAH'A" bıraksın..

Ancak!

Bizim gibi Yaratılış sırrının -ilim, irfan hakikatinden yoksun “KADERCİ” toplumlar halen “DEPREMLERİ”, yüce ALLAH'IN azgın ve sapkın “İNSANLARI” cezalandırmak için yarattığına inanırken, buna karşın- dünyanın medeni ülkeleri başta “Depremler” olmak üzere “YERDE ve GÖKTE” meydana gelen doğal olayları yaratılış sırrının bütün kainatı kuşatarak onun ikame ve idamesi ile sevk ve idaresi için vazgeçilmez şartı sayarak, tedbirler alarak -ona uygun alternatif projeler- geliştirerek;

Genel “Hava Tahmin Raporları” hazırlayarak, günlere/ yıllara yayarak, dünyanın diğer ülkelerine de ithal ederek ve de “DÜNYANIN TARIMSAL KALKINMASINA TEKNOLOJİK KATKI YAPARAK” fayda ve yarar üretiyor ve katma değerler oluşturuyor..

Mesela;

Kuzey Avrupa’da bulunan- İSTANBUL kadar ülke (17 milyon nüfuslu) bir HOLLANDA ile adeta küçücük bir “ÇÖLE” sıkışmış olan ve ancak  bizim İZMİR kadar (3 milyonluk) bir İSRAİL bunu başarmış; 

Peki nasıl başarmış bunu, biraz kafa yoralım hiç olmazsa derim?!

Yani! 

“Sanıyorum ki, eğer BİZ “aklımızı” başımıza toplayıp;

Asıl “SEBEBİ” bulamazsak, asla doğru “NASİBİ” de pek bulamayacak ve de asıl “HAKİKATE” de pek ulaşamayacağız galiba..”

Evet!

Hepsi bu..

Eğer bunu "AKIL Ve İLMİN" yolundan giderek ve de kararlı bir şekilde- asla taviz vermeden -hayata geçirmek üzere yapabiliyorsak- mesele yok ve de korkulacak hiç bir şey yok, ağlamanın sızlanmanın da bir yararı yok;

Siz insan olarak ve de yetkin/ etkin yöneticiler "İDARECİLER" olarak üstünüze düşeni yapın- gerisini yüce "ALLAH'A" bırakın, O gereğini yapar -asla merak etmeyin- geçmiş olsun..

SON/SÖZ;

İBRET!

Bir gün hayat bitecek "İBRETİ" alacaksın;

Nerde- nasıl- ne zaman- hiç kimse bilmeyecek, Ahlakın/ Amelinle "BAŞ BAŞA" kalacaksın;

Eşin/ dostun- yarin de seninle gelmeyecek!

Sevgilerimle..

YORUM EKLE