DAYANIŞMA VAKTİ...

“Görünen köy kılavuz istemez” sözünün ifade ettiği gibi her şey ayan beyan ortada, bu görünen durumu yorumlamak için müneccim olmaya da gerek yok…

Piyasadaki enflasyonun kaç olduğunun rakamlarla ispatına da, birilerinin bize söylemesine de gerek yok…

İpler kopmuş durumda, piyasadaki olumsuzluğun belgelenmesi için ne TUİK’in yıllardır düşük gösterdiği rakamlarla uğraşmaya, ne de “gerçeği öğreneceğim” edasıyla TUİK’e gidip nezaketsiz, kural bilmez adamlar tarafından “kapıdan kovulmaya” gerek yok…

(Ne iktidarın yüzde 12’si, ne muhalefetin yüzde 50’si doğru… Geçen yıl aldığımız ekmeğin, yağın, şekerin fiyatı ortada… Geçen yıl 50-70 lira arası değişen sıvı ay çiçek yağı bugün 120-150 lira arası olduğuna göre başka bir hesap yapmaya gerek var mı?)

İşletmeler üretim yapmıyor, eldeki mallarını yerine koymaktan korkan tüccarlar depolarındaki stokları piyasaya sürmüyor, “yarın bulamam” endişesi taşıyan vatandaşlar da market raflarını adeta talan ediyor…

Bir telaştır almış başını gidiyor.

Peki, bu kime fayda veriyor? Kimin işine geliyor? İktidarın mı? Muhalefetin mi?

Elbette ki “hayır”… Bu telaşlı halimizin “bizden olan” kimseye faydası yok, bu kötü tablo hiç birimizin işine gelmez… Olsa olsa hain ve düşman devletlerin ve onların uşaklarının sevinmesine sebep olur…

Yüreğinde azıcık vatan, millet, insan sevgisi olan ve Allah’tan korkan kimsenin işine gelmeyecek bu durumda yapılması gereken için de akıl hocasına ihtiyaç yok…

Öncelikle sermaye sahiplerinin kasalarındaki birikimlerini korumak amacıyla döviz, altın, faiz gibi nihayetinde kâr getirmeyecek kısır döngüden çıkması gerekiyor, yani telaş ve korkuyu bırakıp serinkanlı düşünmesi gerekiyor…

Halkın da üretici ve satıcıların içerisinde bulunduğu bu açmazdan çıkabilmesi için onlara zaman vermesi gerekiyor… Elimizdekiyle yetinmemiz, stok yapmamamız gerekiyor… Yani bizim de telaş ve korkuyu bir kenara bırakıp en az iki-üç ay elimizdekiyle yetinmemiz gerekiyor…

Tabi bu telaşlı piyasayı sakinleştirmek için sadece sermaye sahipleri, üreticiler, çalışanlar veya tüketen halkın alacağı tedbirler de yetmez; Hükümetin de kalıcı ve kararlı tedbirler alması gerekiyor.

Mesela “serbest piyasa” uygulamasından vazgeçmemiz şart… Bu sistem sadece kapitalistlerin işine geliyor; Zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmaktan başka hiçbir işe yaramadığını Özal döneminden beri görüyoruz. Merhum Cumhurbaşkanı Özal döneminde “orta direk” denilen bir orta gelirli kesim vardı, şimdi yok… Şimdi yoksullar ve daha yoksullar ile zenginler ve daha zenginler var…

AK Parti iktidarının (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın topladığı pozitif enerjisinden kaynaklı) 10-15 yıllık hoşgörü döneminin de bittiği ortada… Artık bıçağın kemiğe dayandığı günleri yaşıyoruz.

Olmayan bir bütçeyle halkın Hükümeti desteklemesini beklemek yanlıştır… Hükümeti “devireceğim” diyerek ülkemiz için son derece yanlış politikalar üretmek de elbette muhalefet için yanlış…

Hükümetin (yandaş medyayı da yanına alarak) muhalefeti alaya alan, dalga geçen, küçük gören, hakarer eden kısacacı onur kıran politikadan vazgeçmesinin de soruna önemli derecede merhem olacağını düşünüyorum… Zira bu davranışla ayrışmaya neden olunuyor.

Politikacıların inatçı çekişmesi 12 Eylül 1980 öncesinden de kötüye giden bir ayrışmaya neden olabilir… Sınırlarımızın dört bir yanında ağızları sulanarak bekleyen düşmanlardan başka kimsenin faydasına olmayan bu nefsanî tutumlar ne Müslüman’a ne de insana yakışır.

Haydi, “şimdi yardımlaşma ve sükûnet zamanı” diyelim…

Kimin hangi alanda başkalarına faydalı olma imkânı varsa lütfen kullansın… Giyecek, yiyecek, yakacak gibi yardımlarla halkın yaşam şartlarını kolaylaştırmak için kimin elinden ne geliyorsa yapma zamanı. Elektrik, doğalgaz, kira, akaryakıt, vergi ve benzeri giderler açısından da indirime gidilmesi yani Hükümet tarafından alınacak bir kararla tedbir alınmasının zamanıdır.


Mehmet Emin Danış

YORUM EKLE