DAHASI OLMAK!...

Merhaba, yine ben...


Sanki yılın son anlarına içimden bir şeyler bırakmalıyım gibi hissettim. Burda böylece otururken hep geçmişi ve geçmişte yer alan birilerini suçladığımızı düşündüm. Daha sevecen ailemiz olsaydı, daha yeteneğimizi keşfeden öğretmenler eline düşseydik, daha sağlam arkadaşlar edinseydik, daha anlayışlı eşe denk gelseydik, daha derin çocuklarımız olsaydı, daha iyi komşularımız, daha cömert patronlarımız, daha dürüst yöneticilerimiz, daha yaşanası dünyamız ...


Peki, biz? Biz neyin dahasıyız?.. Dışsal olumsuzlukların bizdeki etkisine odaklıyız da içsel ne yaptık. "Daha olmak" için gösterdiğimiz çaba ne kadardır. Yoksa bütün güzellikleri hak ettiğimizi düşünüyor ve hepsinin gökten üç elma gibi kafamıza düşmesini mi bekliyoruz...


Kendimizi inşa ediyoruz değil mi. İki iki daha dört etmeyebilir ama bu böyledir. Şurda oturup şikâyet etmek, ağlamak çok kolay. Biliyorsunuz bu işin piri benim. Ama ya değiştirmek için, bunun için ne yapıyoruz?


Kafamda hep olması gerekenler, yapmak istediklerim temalı bir şeyler döner. Sürekli hareket halindeyim fakat eyleme gelince nanay. Dur ya şimdi, hakkımı da çok yemiyim, mücadele ettiğim şeyler var aslında...


Şimdi böyle yılbaşı, doğum günü, cart curt  insan üretimi saçma günlerin motivasyon artırıcı bir etkisi var. 


Kararlar alırsın, bunu üç gün sonra bırakacak olabilirsin ama yapmak istediğin bi şeyi üç gün yapmak da hiç yapmamaktan iyidir. Hatta karar almış olmak bile karar almamış olmaktan iyidir!


Tasarruf bakımından bir atılım yapabiliriz mesela; ne yiyip, ne içtiğimize biraz daha inceden bakabiliriz... Sağlık sorunumuzu iki ilaca bırakmadan nasıl çözebileceğimiz üzerine bir araştırma başlatabiliriz...


Sınır koyabiliriz, "boşa vakit geçirdim" diye sonrasında bizi üzen şeylere... Merak ettiğimiz herhangi bir şeye bir adım atabiliriz, yetmeyen zaman için daha erken kalkabilir, uykusuzluk için yatmadan egzersize başlayabiliriz, bakım yapmayı günün bir yerine iliştirilebiliriz, hiç değilse bir sayfa kitap okuyabiliriz örneğin... 


Yapabiliriz.. Bir şeyler yani. Bir şey, tek bir şey yapmak bile hiçbir şey yapmamayı döver...

Bazı şeyler ben de (yapmama rağmen) aşırı saçma geliyor. 


Kilomuzdan şikâyet ediyoruz mesela, bunu değiştirmek için bir disipline girmiyoruz. O zaman şikâyet etmeyelim, barışalım halimizle.


Fakat bu durumda da sürekli birilerini suçlamayalım. Anne-baban, öğretmenin... (o, bu, şu...) bir şeyleri eksik yaptıysa sen de aynısını yapıyorsun. Seni onlardan ayıran bir şey yok. Madem çok biliyosun onların yapmadığını yap. Haydi, vakit geç vakittir. Haydi, eksik yanlarını tırnaklarınla kazıya kazıya doldur...


Demin bir bölüm okudum, elimdeki kitaptan. Huzurevinden deney için bir haftalığına alınan yaşlıları anlatıyordu. Onlardan yirmi yıl önceki gibi  davranmaları istenmiş. Ortam da buna göre hazırlanmış. O zamanların gazeteleri, radyo yayınları, TV programları, o döneme ait fotoğraflar falan... Bir hafta sonra bu yaşlılara fotoğraflar çekilmiş ve bir hafta öncesine ait fotoğraflarıyla başkalarına gösterilmiş. İki yıl önceki fotoğraf zannedilmiş bir hafta sonundaki halleri. Ölmeye yüz tutan yaşlıları bir haftalık çaba diriltmiş. Çaba herkesi diriltir!


Evet, yaşamak zor.. aksini hiç iddia etmedim, bunca zorluğa göğüs geren sen kendi zorluğunu azaltmak için bile bir şey yapmazken kim senin için bir şeyler yapsın. Niye bunu haketmiş olasın ki, sen kimsin birader?!


Neyse, şimdi gidip yayıldığım yerde kitap okumaya devam edeyim de bütün yılım yayıldığım yerde kitap okumayla geçsin. (Milletin kırmızı don giyip bundan güzellik beklediği yerde benim hayattaki vizyonsuz beklentim...)


O zaman seneye görüşürüz...


Hamdiye Kazdal DELİHASAN

YORUM EKLE