BU ŞEHRİ HEP BİRLİKTE İHYA EDECEĞİZ...

(Bağımsız Kürsü) 

Yine Bakanlar geldi-gitti, bir Bakan az da olsa yüreklerimize su serpti, birtakım müjdeler verip de gitti..


Öyle,  Orman Bakanı gibi yapımları yılan hikâyesine dönen, tarım arazilerimizi sulayacak barajlardan bir müjde vermeyip, 243 adet küçükbaş hayvan dağıtıp gitmedi.


Bence değdi; bu defa, koşturup seferber olmamıza, el pençe divan durup “Kıyam” etmemize.


Otogar/Hastane Kavşağının açılışını yaptı. Kavşağı Çelikhan yoluna bağlayacak 2,5 kilometrelik yolun hemen yapılacağını, Besni ilçemizde yapımı yıllarca devam eden viyadüklerin, birinin yılsonuna kadar, bir diğerininse 2024 yılının ilk aylarında bitirileceğini müjdeledi.


Hayallerimizde olan Çelikhan yolumuz için de müjdeyi verdi; 2023 yılında yani bu sene ihalesi yapılacak, 2024 yılında şantiyeler kurulacak, iş makineleri harıl-harıl çalışacak.


Evet, 7 aydır hep birlikte, “BU ŞEHRİ İHYA EDECEĞİZ” diyoruz.


İHYA NEDİR EFENDİM; “Bir şeyi eski durumuna getirmek, geliştirmek, canlandırmak, güzelleştirerek en iyi duruma getirmek”...


Hele, hep birlikte ihya edeceğimiz bu şehre bakalım, nasıl ihya ve inşa etmişiz?


Depremden sonra "2 ay içerisinde yıkımları yapar, enkaz ve molozları kaldıracağız" demişiz, becerememişiz, olmamış, bir iki ay, bir iki ay daha uzatmışız aradan 6 ay geçmiş bir iki ay daha istiyoruz!


Bugüne kadar "ha bugün, ha yarın" diyerek, vatandaşı oyalamış, halen şehir imar planını ve zemin etüt raporlarını netleştirip vatandaşın bilgisine sunamamışız!


Harita Mühendisi ve Adıyaman’ı çok iyi tanıyan MİTHAT SOLGUN’un ifadesi ile ”özellikle yüksek katlı sitelerde (9 katlı) kat sayılarının (4+1) veya (5+1)’e düşürülmesinin sorunlara yol açacağı” endişesi devam ederken, bu gibi konuların hak sahipleri arasında ciddi problemler doğuracağı konusuna tatmin edici bir açıklama getirememişiz!


Bol-bol nutuklar atılıyor, "yapın edin, kredi ve hibeler emrinizde" ancak birtakım belirsizlikler devam ediyor.


En önemlisi, "şehrin geleceğini kendi ayakları üzerinde, ihya ve inşa edeceğiz, tarih, kültür ve kimliğine özen gösterip Adıyaman hafızasını kaybetmeyeceğiz" sözlerinde, nerede olduğumuzu kimse biliyor mu?


Kent Konseyinin de dediği gibi, "şehrin yöneticileri ile vatandaşlar arasındaki, iletişim bir türlü giderilemedi!"


Kent Konseyi ve bazı kurum ve kuruluşların önerileri dikkate alınmayınca, bir takım görüş ve önerilerde bulunmak isteyenlerin hevesi kırılıyor!


Vali için, "olaylara vukuf, azimli ve kararlı gözüken bir vali" demişiz, halen bu düşüncelerimizde değişen bir şey yok. Eminiz ki her yetkili elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor.


Ancak, "her şeyi ben bilirim, her şey benle başlar, benle biter" şeklinde bir anlayışla plansız ve koordinasyon bozukluğu, ortak akıldan uzak eleştiri ve önerilere kapalı anlayış ve icraatlar, bu memlekete bir kazanç sağlayamayacağı gibi, aynı zamanda kabulde edilemez!


Unutmayalım çok acılar çeken, psikolojik, ölüm ve ekonomik yıkım yaşayan bu insanların içini rahatlatmak, belirsizlik, çözümsüzlük ve karamsarlıktan kurtarıp rahatlamasını sağlamak, bu kenti idare edenlerin hele-hele bu ortamda önde gelen görevleri arasındadır!


Her iş bir yerde bitecekse, onun kararları en doğru kararlar olacaksa, belediye başkanı, meclis üyeleri, il genel meclisi, STK’lar ve vekiller bazı kararlar karşısında sessiz kalacaksa, vay bu memleketin haline!


Bakın Hatay’da, “Hatay Ortak Meselemiz İnisiyatifi” kentin yaralarını sarmak, sorumluluk almak için 64 kuruluşla çalıştığını ifade ediyor!


Bizim de bazı STK’ların “Akil insanların” bu konuda deneyim ve tecrübelere sahip olan insanların yolunu açmamız gerekir!


Halen su yok, millet güneşin altında 3-5 şişe içme suyu alabilmek için saatlerce kuyrukta bekliyor. İhya edeceğimiz bu kentte daha 7 aydır bir su dağıtımını yoluna koyamamışız!


Yıkımlarda bir sorumsuzluk, başıboşluk, ayrıştırma da toz-duman devam ediyor. Enkaz molozları çirkin görüntüler verip, insanlarımızın içini karartırken, kanserle birlikte birçok hastalığa da davetiye çıkartıyor, kente dönenler hayal kırıklığına uğruyor


Mahmut Fidan isimli vatandaş feryat ediyor, “Ağır hasarlı binayı yıkan, yıkım ekibi 3 katlı müstakil sağlam binamın üzerine 4 katlı binayı yıktı evim ağır hasarlı oldu, derdimi kimseye anlatamıyorum, tüm kapılar yüzüme kapandı” diyor.


Bir vatandaş, depremden sonra hasta olan annemin tedavisi için, il dışına gittik annemin astım, diyabet, kalp ve göz hastalıkları var.


Ailece memleketimize dönmek istiyoruz, kalacak yerimiz yok. Konteynere başvurduk "3 hafta denildi" olmadı, babam geldi, yardım istedi "hastamız var, bize konteyner verin" dedi, "3 gün" denildi bu da havada kaldı!


Hep birlikte ihya edeceğimiz, tek elden yönetilmek istenen şehrin 7 aylık durumu bu!


Depremden zarar gören bazı yollar onarılmıyor...


Ekmek 7 lira oldu, iş yerleri ve ev kiraları başını aldı gitti...


Kolonları patlamış, tehlike saçan bina, kalaslarla ayakta durdurulmaya çalışılırken, sosyal medyada gündem olup gülünç duruma düşmemiz kimsenin umurunda değil


Konteyner başvuruları sonuçsuz kalıyor...

Köylerde çadırlarda yaşayanlar, yılan ve bilhassa akrep korkusundan yatamadıklarını ifade ediyor...


Konteyner başvurusu sonuçlanmayan bir vatandaş, 8 kişi kaldığı çadırı yakarak protesto ederken yaygın basında dikkatleri üzerine çekmeye çalışıyor!


Samsat köylerinde 7 yıldır ev bekleyen depremzedelerin sorunları ne aşamada, bir yetkili çıkıp da doyurucu bir açıklama yapmazken, öneri ve eleştiriler dikkate alınmıyor...


Bazı kuruluşların sesleri çıkmıyor, çıksa da bu anlayış içerisinde kimse umursamıyor, orada kalıyor!


Tüm bunlara karşılık, toplumsal muhalefet yapıp, sesimizi duyurma kültürümüzü de kaybetmişiz zaten!


SONUÇ:

Sorun çok, demek ki derdimizi anlatamıyoruz, ne diyelim "burası Adıyaman" deyip, 7 aydır yaptığımız gibi, BU ŞEHRİ HEP BİRLİKTE İHYA VE İNŞA ETMEYE DEVAM EDELİM!


Mahmut Tekin

YORUM EKLE