BİZ ETTİK, SİZ EYLEMEYİN...

(www.unyetv.net isimli dijital gazetede 05.05.2023 tarihinde yayınlanan yazım.)

Malumunuz, 6 Şubat tarihinde dünya tarihinde kayıtlara geçmiş en büyük depremi 11 ilimizde yaşadık. Ben, bu depremde en büyük zararı gören Adıyaman’da, bizzat yaşayanlardan biriyim...

Deprem sonrası Ordu’nun Ünye ilçesinde yayın hayatına devam eden ÜnyeTV/Ünye Haber Gazetesinde çalışmaya başladım. Bundan böyle bir yandan Adıyaman’daki gazetecilik faaliyetlerime Adıyaman’da kurulan Konteyner Basın Sitesi’ndeki büromdan yayın hayatına devam edecek olan Adıyaman Doğru Haber Gazetem ve bu gazetemin dijital yayın adresi olan www.adiyamandogruhaber.com adresli internet gazetemden, diğer yandan da ÜnyeTV/Ünye Haber Gazetesinden devam edeceğim.

Ünye’ye 27 Mart 2023 tarihinde geldim, evimi de 15 gün önce getirerek yeni memleketime tamamen yerleştim. Burada bulunduğum 1.5 aylık sürede bir yandan Ünye’yi tanımaya çalıştım, bir yandan da Ünyeli kardeşlerimle tanışmak üzere ulaşabildiğim meslektaşlarımdan başlayarak ziyaretlerime başladım.

Doğal olarak, depremin yarasını henüz sarmış değilim; ne ben ne ailem şoku atlatmış değiliz. Vefat eden onlarca yakınlarımız ve arkadaşlarımızın acısını, yaralı tanıdıklarımızın, bunlarla beraber kaybettiğimiz ev/işyeri ve eşyalarımızın üzüntüsünü yaşamaya devam ediyoruz...

Bu acı tecrübenin etkisiyle de Ünye’ye doğal güzelliği ve tarihi dokusu açısından bakmaktan ziyade üzgünüm ki, ev/işyeri ve diğer binalarının yapısına bakıyorum... Konuştuğum herkese neredeyse aynı soruları soruyorum:

Bu yazı vesilesiyle Ünye’yi yöneten seçilmiş ve atanmışlara, yönetmeye talip siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerinin yöneticilerine, bunlarla beraber Ünye halkına soruyorum:

Sizce, Ünye’deki evlerimiz, işyerlerimiz ne durumda? Başta ailelerimiz olmak üzere bu kentte yaşayan sevdiklerimizin gelecekteki hayatı güvende mi?

Bu soruyu kime sorduysam neredeyse aynı cevabı aldım... “Sanmıyorum!...”

Düşünsenize (abartmıyorum) Türkiye’nin en güzel memleketindeyiz, bir kentte insan yaşamı için gerekli olan neredeyse herşey var ama “güvende miyiz” sorusunu kimse sorduysam “sanmıyorum” cevabı aldım...

Tabi, 43 yıllık basın/yayın hayatımda uyguladığım prensibim gereği araştırmaya başladım, işte elde ettiğim sonuç:

Bu kentte (2022 verilerine göre) 65.996’sı erkek olmak üzere 132.432 can yaşıyor ki, bu rakama henüz yeni yerleşmiş bizler dahil değiliz. Bence bu rakam çoktan 160 binleri geçti. Çünkü resmi verilere göre bölgede en fazla göç alan bir kente sahibiz...

Malumunuz burası Karadeniz iklim kuşağında, sıcak ve ılıman bir iklim etkisinde. En kurak günlerde bile en fazla yağış alan bir noktadayız. (Doğal olarak bu iklim şartlarında betonarme yapılarda erken yaşnama söz konusu, binlar diğer kentlere göre daha hızlı çürüyor.) Akçay’dan Kavaklara kadar sahil boyunda yerleşmiş (çoğunluğu 50-60 yıllık) binalarda devam eden bir yaşam kentindeyiz. Henüz Gölevleri mahallesinde yeni yapılaşma var, diğer mahallelerde ise istisnalar hariç ya eski binalarda yaşam devam ediyor veya bu eski binalarda yapılan görsel makyaj niteliğindeki yenilenmelerle avunuyoruz...

Üstelik 2019 yılında göreve başlayan Belediye Başkanı Hüseyin Tavlı ve ekibinin yoğun gayretiyle kapasitesi arttırılan bir de limanımız var. Bu da demektir ki Ünye’nin iç göç oranı yakın zamanda umulandan da çok artacak, yani gelecek 5-10 yıl içerisinde ülkemizin turizm ve ticaret merkezi olmaya aday bir yerden bahsediyoruz. Hele hele Ünye Medya İletişim Derneği (ÜMİD) Başkanı Şakir Gürel ve arkadaşlarının bu ilçeyi il yapma çalışmaları da hızlanmış ki, yakın gelecekte il olması ihtimaliyle geleceğe planlı, kararlı ve isabetli adımlar atmamız farz olmuş...

Peki, ne olacak? Nasıl bir tedbir alacağız?

Bu sorunun cevabı çok ama çok basit. Deprem sonrası kardeş olduğumuz Adıyaman’ın yaşadığı acılardan ders alacağız. Adıyaman’da geçmiş yıllarda yapılan hataları yapmayacağız.

Bu da şöyle mümkün:

Yıllar önce ilk adımları atılan ama bazı şahısların maddi kaygılarla engellediğini öğrendiğim Kentsel Dönüşüm’ü kararlılıkla ve en tez zamanda yeniden başlatmalıyız. Bu projeyi yaparken ne oy kaygısı, ne maddi hesapların peşine düşmeyeceğiz... Çünkü çok değil bu oy kaygısı ve maddi hesap güdenlerin vebaliyle toprağa verdiğimiz canlarımızın henüz yatağı bile soğumadı...

Bu paragrafta söylemek istediklerim öyle çok ki, başka bir kente gidip söylesem belki anlamazlar ama siz bizle, yani Adıyamanlılarla kardeş oldunuz, (Allah hepnizden razı olsun) depremin üçüncü günü bizzat gelip yaralarımızı sardınız, halen sarmaya devam ediyorsunuz... Yani, bizzat şahitsiniz ki, trilyonluk binalar, fabrikalar, ticarethaneler, makinalar, para/mücevher/döviz dolu kasalar 96 saniye içinde toz oldu... Memleketin sahibi gibi gezen siyasetçiler, ağalar/beyler, pehlivaların binlercesi 96 saniye içirisinde vefat etti... Emlak ve mevduat baronları dahil milyonlarca liralık malı/mülkü olanların istisnasız hepsi bir tas çorba, bir kuru ekmek için günlerce kuyrukta bekledik...

Hani, savaş nedeniyle ülkemize sığınan Suriyeliler var ya, işte bizler yani depremi yaşayıp da bedenen ölmeyenler ise kendi ülkemizde Suriyeli gibi muhacir olduk... Çil yavrusu gibi dağılan bizler başımızı sokacak bir dam için çalmadık kapı bırakmadık, minicik yavrularımızın “neler oluyor” şeklindeki sorularına cevap vermedik, yutkunduk, ağıdımızı içimize attık... Yardım dağıtan bizler, devletin yardımı dahil hiç tanımadığımız insanların yardımına muhtaç kaldık...

Demem o ki, biz ettik, siz etmeyin!

Bırakın üç kuruşun hesabını ve bu konuda Ordu’da Vali Tuncay Sonel, Büyükşehir Belediye Başkanı M. Hilmi Güler, Ünye’de Kaymakam Ayhan Işık ve elbette ki (araştırmalarımdan edindiğim bilgiye göre) ilçemiz için tereddüt etmeden her fedakarlığı yaptığına şahit olduğum Belediye Başkanı Hüseyin Tavlı’nın oluşturacağı güzel platformda bir araya gelin ve kentsel dönüşümü başlatın...

Bırakın üç-beş oy, üç-beş kuruşluk dünya malının hesabını, inanın topu topu 2 metrelik toprak bile elimize geçmedi... Bizzat ben şahidim ki, 12x24 gün/saat boyunca kepçelerle açılan sıra sıra hendeklere kefen bile bulamadığımız için bulabildiğimiz çarşaf ve battaniyelerde en sevdiklerimizi arada boşluk bırakmadan, kucak kucağa, omuz omuza koyduk... Abdest alacak su yoktu kardeşlerim, teyemmüm için bile zaman bulamadık, daha size ne anlatayım?

Mehmet Emin Danış

YORUM EKLE