AKLI YOK...

“Gönlüm bir sevdanın peşine düşmüş

Aklı yok fikri yok deli misali

Benliğimse hayat seline düşmüş

Hep böyle yıllardır ömrümün hali

Saçlarım çileden ağarıvermiş

Mutluluk güneşi kararıvermiş

Baktım da ömrümün hazanı gelmiş

Bir varmış bir yokmuş oldum sonumda

Bir yanda sevdalar bir yanda hayat

Uyuyabilirsen uykuna yat

Bilmem ki kimde suç kimde kabahat

O yana bu yana gitmekten bıktım”

Vatandaş olarak halimizi bu şarkı sözlerini yaşayan kişiye benzetmeye başladım..

Oy verip iktidara getirdiklerimizin neyi niçin yaptıklarını bilemez olduk...

Gördüğüm, anladığım ve bildiğim kadarıyla Sayın Cumhurbaşkanın son kanun ve genelgelerle kendisinde topladığı karar ve uygulama yetkilerinin ya kapsamı en küçük bir idari merciye kadar inmiş veya en alt birime kadar bütün idareciler "ben bilmem, merkez bilir" demekle sorumluluklarından kaçıyor..

"Aklı yok, fikri yok deli misali" çünkü bir bakıyorsunuz birileri çıkmış, kamu kurumuna ait milyonluk alanları rant amaçlı projeye kurban etmeye kalkıyor...

Mesela, Adıyaman Hükümet Konağını yıkıp yeni yerinde Hükümet Sarayı gibi bir muhteşem eser üreten beyinler gitmiş, onların yerinde eski Hükümet Konağının yerine ne yapacağını bilemeyen veya biliyorsa da açıklamayan birileri yönetici olmuş...

Vatandaşların basın yoluyla sorduğu "bu arsaya ne yapılacak" sorusunun cevabını kimse veremiyor, vermiyor!

Öte yandan bir örnek daha isteyenlere diyeceğim o ki, yeni Hükümet Konağı gibi bir eseri üreten beyinler gitmiş, bu tesisin çevresini en uygun şekilde projelendirmek yerine Vali Konağını yıkıp yerine "ticari" beton yığını dikmeye çalışan uyanıklar gelmiş.. O cin fikirli idarecilerimiz 9 katlı bina planlayacak kadar zekiyken bölgede yaşanan otopark keşmekeşiyle ilgili derdimize derman olamıyor..

"O yana, bu yana gitmekten" bıkmayan kim kaldı?

Sırtını bir yerlere dayayan işçilerin insafına kalmış sosyal hizmet sektörü acınacak halde..

"Torpil yapmayın" diye söylenmekten bıkmış vatandaşlar olarak (şimdilerde) çaresizce "tamam madem yapacaksınız, bari işi ehline verin" demeye başladık..

Şehrin her köşesinde bir başka kurumun faaliyetiyle "keşmekeşe dönen trafiğin sorumlusu kimdir" diye soramaz olduk..

Kaldırımlar, caddeler delik deşik bir halde, parklarda kuruyan ağaçların derdi merak konusu, "budama yapılıyor" diye şehirde kütük manzaraları oluştu, bir bakıyorsunuz su kesik, bir elektrik faturası geliyor düşman başına, pandemi var ama Ankara'dan emir gelmezse kimse birşey yapmıyor, "yap, işlet" modeli dışında ekonomik yatırım göremez olduk, işsizlikten bunalıma giren gençler "bir umut" diye kurstan kursa gezinmekten yoruldu..

Onsekiz yıl önce, geçmiş elli-altmış yılın beceriksizlerine alternatif seçtiğimiz iktidarın değiştirdikçe değiştirdiği sistemin şaşkını olduk..

O yıllarda neslinin devamı için ayağa kalkan genç bireyler olarak simsiyah saçımız vardı.. Şimdi ise,

"Saçlarım çileden ağarıvermiş

Mutluluk güneşi kararıvermiş

Baktım da ömrümün hazanı gelmiş

Bir varmış bir yokmuş oldum sonumda"

Sahi bu muydu hedefimiz, bu muydu becerimiz?

Torpil, rüşvet, emanetin ehline verilmesi, sınıflar ve inançlar arasındaki eşitlik, ekonomide gelirin üretenin alın teri oranında tabana yayılması, "yalan söyleyen" tarihe karşı gerçek bilgi sunan eğitim sistemi, "iman çalan sorulara" karşı aydınlatarak sunulan "yaşam formülü" ve daha neler.. neler?

Hani insanların geleceği "bir adamın iki dudağı arasında", "bir diktatörün postalı altında", "bir adaletsizin kaleminin ucunda" olmayacaktı?

Hani, “Hak gelecek, batıl zail olacak”tı.. Birilerinin milyonlarca liralık vergisini sildiğiniz iddiaları yalan mı, doğruysa hani "Hak", nerde adalet?...

Niye sorulara susar oldunuz, cevaplanmayan soruların şüpheyi arttırdığını, güveni sarstığını bilmiyor musunuz?

Sincik'in, Gerger'in, Samsat'ın, Çelikhan'ın, Tut'un, Besni'nin, Gölbaşı'nın, velhasılı Adıyaman'ın, Türkiye'nin, 81 şehrin, yüzlerce ilçenin, beldenin, binlerce köyün dertlerini düşünsenize...

Seksen milyon insanın her biri ayrı dertte, seksen yıllık birikmiş dağlarca sorun ve hepsini çözmesi beklenen bir Cumhurbaşkanı...

Ne derece doğru, ne kadar mantıklı?

Ona bile haksızlık değil mi?

Ey, Hz. Ömer'in "iki mumu" örneğiyle gelen, ey Hz. Muhammed'in sunduğu sistemi sunan..

Kendin düşün, kararı kendin ver; bu gidişten memnun musun?

Bir dönem iktidarda iken (er veya geç) kendi arkadaşların tarafından yönetim yetkinin elinden alınması ihtimaline karşı "eski" vekil, reis, müdür ve başkanlarınızı düşünün..

Ne olur yani "bir eser" bıraksanız? Ankara'nın yani Reisin eserlerinin arkasında saklanmaktan vazgeçin..

Hepiniz, her fırsatta aynı şeyleri "hizmet diye" saymaktan bıkmadınız mı?

Birer birer silinip gidiyorsunuz, üstelik silenler muhalefet değil; siz size... 2002'deki abiler nerede, 2007'de abi olan kimdi.. şimdi kime abi diyorsunuz?

"Uyuyabilirsen uykuna yat

Bilmem ki kimde suç kimde kabahat..."

***

Bu vesileyle, derdimize rehber olan "AKLI YOK" isimli eserin üreticisi olup, 2017 yılında 64 yaşındayken vefat eden, Besnili hemşerimiz, Bestekâr, Şair Ali Tekintüre'yi rahmetle anıyorum.. Mekânı cennet olsun.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Mehmet pakır Adıyaman
Mehmet pakır Adıyaman - 3 yıl Önce

Böyle bir konuyu gündeme getirdigin için kalemine yüreğine sağlık kardeşim