AH ADIYAMAN, AH!...

Bir il düşünün ki köşe yazarları onlarca yıl hep aynı dertleri yazsın, halk onlarca yıl aynı şikâyetleriyle sızlasın ve hatta dertlerine çözüm bulunacağına sanki cezalandırılırcasına dert üstüne dert yüklensin...


Diyeceksiniz ki hiç mi hizmet almıyor, hiç mi gelişmiyor, hiç mi güzellik yaşamıyor? Elbette nüfusu hergün artıyor, süslü ve makyajlı inşaatları hergün yeni bir tarlayı betona döndürüyor, parklarına oyuncaklar konuluyor...


Elbette komşusuna yağan bu kente de damlıyor... Nankör değiliz ki inkâr edelim... Baraj yaptılar kârı Şanlıurfa'nın, Malatya'nın, Kahramanmaraş'ın, Gaziantep'in oldu...


Yol yaptılar, köprü yaptılar iki-üç yılda tamirlik oldu... 


Suyumuzla hava atan bir şehirdik şimdi arıtma cihazı için kredi kullanır olduk...


Biz bir istedik onlar onlarca yıl bekletti, o biri verdi ama on yerinden yeni dertler türedi...


Bırakın Commagene'yi, Perre bile başka bir şehrin malı olsa turizmde rekor kırar, bizim 150'den fazla tarihi ve ören yerimiz hergün biraz daha tahrip oluyor.... 


İstanbul ki Sahabesiyle milyon turist kazanır, bize ise Sahabe adına politika yapanlar dadanır...


Pişman olduk ki "kütüphanemiz eski, yıkıp yenisini yapın" demeye, olan kütüphanemiz gitti. (Yerine kütüphane mi kültürel etkinlik merkezi mi bilmediğim yeni bir yer yapıldı, çocuklarımız sabahin köründe kuyruklarda sıraya girdi...)


Modern otogar isterken biz çile yumağı bir gurbet ürettik. "Sigara fabrikası isteriz" dedik elimizdeki tütün gelirinden de olduk...


Bir il düşünün ki, (neredeyse) her kurumu başka şehire bağlı ve bir il düşünun ki her dönem iktidarı o seçer...


Bir il düşün ki gelen gelirken ağlar, giden giderken...


Ah, Adıyaman ah! Ne büyük günah yaşandı ki geçmişte bütün ömrün hep çileyle geçmiş...


Mehmet Emin Danış
(20199

YORUM EKLE