ADIYAMAN'A SAHİP ÇIKALIM!...

Yine bir seçim daha kapımızı çalmaya başladı.


Yerel yönetimler yani Belediye seçimleri.
Deprem unutuldu. Belki bu seçimler yüzü suyu hürmetine tekrar hatırlanır. Deprem derken, Adıyaman depreminden bahsediyorum.


Biliyorsunuz, deprem olduğunda herkes seferber oldu. Siyasisi, bürokratı, vicdanlı vatandaşı, hırsızı, tefecisi, birden fazla ev sahibi olanlar, müteahhitler vs vs.


Kimse kusura bakmasın bunların içinde vicdanlı vatandaşlar dışındakilerin (tabii ki siyasiler ve bürokratlar içinde vicdanlı olanları vicdanlı vatandaş olarak değerlendiriyorum,) hepsi bir menfaat için seferber oldular.


Evlerin hepsi sanki salatalık soyuyormuş gibi soyuldu. Para edecek her şey gitti.


Millet depreme mi yansın, kalan malının talan edilmesine mi yansın. Bunlar olurken Askeri, Polisi, Valisi, Belediye Başkanı, Milletvekilleri, iş insanları vb büyük büyük adamlar oradaydı. Eğer gözleri kapalı değilse her şey gözlerinin önünde oldu.
İnsanların dükkanları yıkıldı. Bir konteyner olsa işlerini görecek, kimseye muhtaç olmadan çalışacaklar ama konteyner yok. Var ama "Vali bey gelir gelmez" durdurmuş. Milletvekilleri "elimizden bir şey gelmiyor" diyor. Belediye Başkanları da aynı. Vali kendine sorarsan haklı. Yani yine büyük büyük adamların hepsi haklı sadece vatandaş haksız. Bu büyük büyük adamlara sorsan "sen olsan da bir şey yapamazdın" diyecekler.

Hatırlar mısınız, "Karadayı" diye bir dizi vardı.


Kenan İmirzalıoğlu ve Bergüzar Korel oynuyordu. Orada bir replik bu büyük büyük adamların bakış açılarını anlatır.


Sahne şöyle; Karadayı’nın babası suçsuz yere idam cezası alır. Suçsuz olduğuna dair deliller ortadadır. Karadayı, olayın dosyasına bakacak Hakime Hanım ile görüşmek ister, Hakime Hanım görüşmek istemez. Hakime Hanım yemekhanede yemek yerken, Karadayı karşısına oturur. Hakime Hanım kalkmasını ister, Karadayı dinlemesini ister. Hakime Hanım dinlenecek bir şey olmadığını, her şeyin dosyada bulunduğunu söyler. Tam burada meşhur o cümle gelir. Karadayı der ki; "HAKİME HANIM SİZİN İÇİN BU BİR DOSYA AMA BİZİM İÇİN BU BİR HAYAT."


Sözün özü; depremzedeler için bu bir hayat ama büyük büyük adamlar için bunların hepsi birer dosya. "Nolacak ki. Zaten evleri yapılıyor. Herkes bir yerlere sığındı, daha ne olsun." (!)


Öğrencilere burs kontenjanı bile verdiler, daha ne olsun. Neden istisnasız bütün depremzede öğrencilere gelirlerine bakılmaksızın burs verilmesin.
Bunları niye söylüyorum. Devlet yapabileceğini imkanlar dahilinde yapıyor. Ancak, maalesef uygulayıcılar bunları ellerine-yüzlerine bulaştırıyor.


At sahibine göre kişner diye bir deyimi var. Mesele at değil, binicisi.


Bir Vali geliyor, "bina enkazları yerinde dönüştürülemez, Enkazlar kaldırılacak, kendilerine tahsis edilen yerlerde dönüştürülecek" diyor. Yerinde dönüşümleri durduruyor. Alkışlıyoruz. Tam "helal olsun istediğimiz gibi bir Vali nihayet geldi" derken bir hafta sonra bakıyoruz yine enkazlar yerinde dönüştürülüyor. "Sayın Valim ne oldu da kararınız değişti. O binaların sahiplerini hiç düşünüyor musunuz?"


Çakal sürülerinin leşe üşüştükleri gibi pirana balıklarının avlarına saldırdıkları gibi enkaza üşüşenlerin birkaç kilo demir için salladıkları her balyoz enkaz sahiplerinin kafasına, yüreğine iniyor. O kadar acıtıyor. Hiç bu açıdan baktınız mı. Sanmıyorum.


Bunların olmasının sebebi memleketimizin sahibinin olmaması. Memleketimiz Adıyaman’ın sahibi yok. Maalesef.


Bu yazdıklarımın Belediye Seçimleri ile ne ilgisi var. Zurnanın "zırt" dediği yer tam da burası.

Bundan sonra yazacaklarım için birilerine yalakalık yaptığımı düşünebilirsiniz. Olsun.


Şöyle bir hayal edelim; "Eğer deprem zamanı İstanbul, Ankara gibi Büyükşehir Belediyelerinde Başkanlar Adıyamanlı olsaydı" nasıl olurdu?


Depremde Adıyaman için, Adıyaman dışından gelen çeşitlibillerdeki Adıyamanlı İlçe Belediye Başkanları kıt kanaat bütçeleri ile çok güzel hizmetler yaptılar. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun.


Ankara Belediyesi için bu seçimde yarışacak Adıyamanlı var mı bilmiyorum. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için ismi geçenlerden biri bizim hemşehrimiz.


Aslında herkes biliyor ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi için en güçlü aday Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu... Ancak, Karadeniz lobisi harekete geçmiş durumda. "Doğulu biri aday olacağına Karadenizli biri aday olsun" diye uğraşıyorlar.


Korkarım başarılı olacaklar.


Mehmet Tevfik Göksu’nun kazanamayacağı hususunu yaymaya başladılar.


Sayın Başkanın belediyecilik hususunda hiçbir eksiğini söyleyemiyorlar. Peki, nasıl bertaraf edecekler? Şöyle yapıyorlar; "Tevfik Göksu çok agresif, antipatik duruyor o yüzden kazanamaz" diye aleyte propaganda yapıyorlar. Biz Adıyamanlılar bile buna inanıyoruz. Biz de bunlara alet olup propagandayı kendi aramızda konuşarak yayıyoruz.


Mehmet Tevfik Göksu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olursa memleketimize büyük destek verir. Çünkü onun da canı yandı. Depremin ilk gününden beri oradaydı. Halen de her fırsatta ilgileniyor.
Belediye Başkanlığı seçimlerinde partinin önemi fazla yoktur. Asıl olan Başkan olacak kişinin bu işi ne kadar iyi yapabileceğidir. Şanlıurfa eski Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba bunun çok güzel bir örneğidir.


Adıyaman Belediye Başkanlarımız kusura bakmasın ama rahmetli Mithat Harıkçı (namı diğer MIHTAT BAŞKAN) başkandan bu yana partili partisiz herkesin gönlünü kazanan, gönüllere giren başkan hatırlamıyorum.


Son cümle diyorum ki, Türkiye’nin herhangi bir ilinde ilçesinde aday olacak Adıyamanlı her kim varsa parti gözetmeksizin onun Belediye Başkanı veya Başkan Yardımcısı olması için elimizden gelen her ne varsa onu yapmalıyız.


Bizler, Sivil Toplum Örgütlerimiz, Milletvekillerimiz, Valimiz, her kim nerede ise elimizden geleni yapmalıyız. Umulur ki bunlardan birkaç tanesi memleketimizin deprem yaralarını bir an önce sarmak için yardımcı olur.


Mehmet Akif’in dediği gibi; “Sahipsiz olan vatanın batması haktır, Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.”

Elimizden geldiği kadar Memleketimiz ADIYAMAN’a Sahip Çıkalım…


Osman Danış

YORUM EKLE